Milletin sesini duyuyor musunuz?

-Günaydın!
-Uyandın mı kızım?
-Hadi geç kalma!

-Günaydın!
-Oğlum, tembellik yapma.
-Servisi kaçıracaksın!

-Günaydın!
-Baba, bugün işe gitmiyor musun?
-Hastaysan dinlen biraz!

Hemen hemen her sabah evlerde yaşanan mahmurluğu ve hazırlanma telaşını hepimiz biliyoruz.

Telaş.
Söylene söylene hazırlanma faslı.
Üç-beş lokma atıştırma.
İşe yetişme koşuşturması da cabası.

Ne yiyip – içiyorlar?
Nasıl yaşıyorlar?
Nasıl geçiniyorlar?
Aman sormayın!

Bir dokunup, bin ‘Ahhh!’ işitmek için milletin sesine kulak vermek yeter de artar bile.

Akşam saatleri.
Çalışanlar bir bir evine dönmüş.
Yorgunluk.
Keşke bu kadarla olsa!

Cevap bekleyen soru:
‘Çocukların siparişleri geldi mi?’

Anne, baba veya çalışan büyükleri kapıda karşılayan çocukların sevinçleri kursaklarında kalır büyük bir çoğunlukla.

Çocukların ağlamaklı halleri.
Anne ve babaların ise boynu bükük!
Geçim derdi öyle bir şey işte.

Kelimelerle anlatabilmek çok zor!
Yaşamak gerek!!!

Hani o mangalda kül bırakmayan ve milletin yaşadıklarını göremeyen siyasileri gördükçe, umutsuzluğumuz daha da artıyor.

Geçin palavraları!
Milletin sesini duyuyor musunuz?

Millete kulak verin!
Her evde bir dram var!
Bir feryat var!
Milletin dertleriyle dertlenin artık!!!

Çarşı – pazara bakın!
Milletin filesi bile boşalmış!
Sesi nasıl çıksın ki!!!

Bir cevap yazın