Sizi; gülümsemenizin ardını görebilecek kadar iyi tanıyan biri varsa hayatınızda, tüm zorlukları aşacağınızdan hiç şüpheniz olmasın.
Geçen bayram yazımı böyle tamamlamıştım.
* * *
Net!
* Yalansız-dolansız
* Samimi
* Dost yürekli
Gülümsemenizin ardını görecek kadar koca yürekli insanlardır onlar.
Bir de tam tersi!
‘Bile bile lades’ diyerek yola devam etmek gerektiğini de öğreniyorsunuz!
Yalan rüzgârına çarpıla çarpıla!
* * *
1970 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Rus Yazar Aleksandr Soljenitsin’in kaleminden aktarıyorum:
“…Yalan söylediklerini biliyoruz!
Yalan söylediklerini biliyorlar!
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar!
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz!
Ama…
Hala yalan söylüyorlar!!!”
* * *
Ne güzel söylemiş.
Her türlü biliniyor!
Bir başka güzel söz daha:
“Birinin yalan söylediğini anladığında, yalan söylediği için değil; yalan söyleyip yüzüne rahatça bakmaya devam ettiği için tiksinirsin!”
Kısacık bir yaşam!
Neden?
Ne için?
Belki de işi bitene kadardır!
* * *
Yıllar su akıp geçiyor.
Nasıl bir anlayıştır, sorgulamak gerek!
‘Rabbena hep bana!’ oldu.
Ahhh şu vefasızlık ahhhhh!
Yalanlarla dolu!
Gözünün içine baka baka söylenen yalanlar!
Hayat işte!
İşi olan ‘Şirinler’i; işi biten ise ‘Gargamel’i oynuyor!
Yunus Emre’yle bitireyim yazımı:
“Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan!”
Nokta.