Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi akademisyenleri, Samandağ Sahili’nde yürüttükleri ortak çalışmada iklim kriziyle deniz seviyesinde meydana gelebilecek yükselmenin yeşil deniz kaplumbağası yuvalama alanlarını da etkileyeceğini ortaya koydu.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği(IUCN) Kırmızı Listesi’ne göre yeşil deniz kaplumbağalarının (Chelonia mydas) dünya genelindeki popülasyonunun ‘tehdit altında’, Akdeniz’de ise “tehdide yakın” (NT) statüsünde bulunduğuna dikkat çeken akademisyenler, yeşil deniz kaplumbağasının en önemli yuvalama alanlarından biri olarak kabul edilen Samandağ Sahili’ndeki 3 bin 479 doğal yuva verisini değerlendirirken, yuvaların risk altında olduğunu vurguladı.
Deniz seviyesinin 2100 yılına kadar yükseleceği 3 ayrı senaryonun hesaplandığı araştırmada deniz seviyesinin 0,48 metre, 0,63 metre ve 1,2 metre yükselmesi durumlarında, Samandağ Plajı’ndaki toplam kullanılabilir yuvalama alanlarının sırasıyla ortalama yüzde 9,7, yüzde 13,1 ve yüzde 31,8 oranında kaybolacağı öngörüldü. Bu oranlar, kıyı hattında önemli habitat daralmalarına ve yuvalama yoğunluğunun artmasıyla olası yeni risklere de işaret etti.
Özellikle düşük kıyı yüksekliğine sahip Çevlik alt bölgesi, yüzde 45’e varan habitat kaybı ile en fazla risk altında olan alan olarak öne çıkarken, denizle kara arasındaki eğimin düşük olması nedeniyle, yuvaların taşkın ve erozyona açık hale geldiği belirtildi.
‘Kumsal yoksa kaplumbağanın yuva yapacak yeri yok’
Samandağ sahilinde yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren Suşehri Timur Karabal Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bektaş Sönmez, Samandağ kumsalının 14 kilometre uzunluğa sahip, geniş yapısıyla yeşil deniz kaplumbağaları için önemli bir yuvalama bölgesi olduğunu belirtti.
Türü uzun yıllardır takip ettiklerini ifade eden Sönmez, 2100 yılına kadar bu deniz seviyesi yükselme senaryoları altında, habitat alanlarındaki kayıpları ortaya koymak için çalışma yürüttüklerini anlattı.
Sönmez, ana hedefleri hakkında, “Gelecek nesiller için koruma yönetim planları oluşturulurken, hangi alanların korunabildiğini, hangi alanların kaybolmadığını ve yuvalamanın hangi bölgelerde yoğunlaştığını göreceğiz. Böylece, yuvaların yerlerinin değiştirilmesi gibi önlemlerle farklı koruma yöntemlerinin uygulanacağı alanları da belirlemiş olacağız” ifadelerini kullandı.
Sönmez, bir simülasyon çalışması yürüttüklerini, bunun için kumsal yükseklik ve eğimlerini ortaya çıkarmak amacıyla 1100 metre sabit yükseklikte uçan bir dronla yüksek kalitede fotoğraflar aldıklarını ve bu fotoğrafların kumsalın üç boyutlu yapısını ortaya çıkardığını aktardı.
– “Alan daralması yaşanacak”
Ortaya koydukları kayıp oranlarının deniz çizgisinin olduğu nokta itibarıyla belirlendiğini vurgulayan Sönmez, “İklim değişikliğinin sonucunda beklentilerimiz sadece deniz seviyesinin yükselmesi değil, bunun paralelinde şiddetli fırtınaların olması, deniz seviyesinin yükselmesiyle kıyının erozyona uğraması, kıyıdaki kumul alana tuzlu suyun taşınması gibi olası etkileri de düşündüğümüzde, yüzde 31,8’lik senaryo aslında denizin gelgit seviyesini de hesaba kattığımızda yüzde 50’yi bulabilecek. Deniz seviyesi yükselmesi, sıcaklığa bağlı cinsiyet değişimi gibi iklim değişikliği sonucunda türün yaşayacağı en büyük 2 riskten biri. Bu, deniz kaplumbağalarının yuvalama habitatlarının kaybolmasına neden olacak yani kumsal yoksa kaplumbağanın yuva yapacak yeri yok demektir” dedi.
Sönmez, kaplumbağaların başta akarsu ağızları olmak üzere kumsallarda belirli alanlara yuvalama yaptığını, bu nedenle yükselme sonrası geriye kalan alanların yetersiz gelebileceğini kaydetti.
Bir alan daralması yaşanacağından bahseden Sönmez, “Samandağ kumsalında Asi Nehri’nin denize döküldüğü her iki yakasındaki 3’er kilometrelik kısım, yani toplam 6 kilometrelik alanı oluşturan kumsal, toplam yuvaların yüzde 80’ini barındırıyor. Yüzde 30’luk kayıp oluştuğu zaman, geriye kalan yüzde 70’liğin içerisinde daha küçük bir alan kalmış olacak. Eskiden 5 kaplumbağa oraya 15-30 yuva yaparken, şimdi 20 kaplumbağa gelip yuva yapacak. Bu da yoğunluğa bağlı bazı sorunlar ortaya çıkaracak. Bir kaplumbağanın kendisinden önce yapılmış olan yuvanın yumurtalarına zarar verme, mikrobiyal aktiviteyi arttırıcı faaliyetlerin gelişmesi, çakal, tilki gibi predatörlerin bölgeye çekilmesi gibi” diye konuştu.
– “Bütün alanların haritalandırılıp senaryoların çalışılması gerekiyor”
Sönmez, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle dünyanın farklı bölgelerinde farklı sonuçlar görüleceğine işaret ederek, bunun belirleyicisinin bölgenin eğimi olduğunu dile getirdi.
Kumsallarda, kıyı arkasındaki tahribatın azaltılmasının, kum tepelerinin ve bitki vejetasyonunun korunmasının çok önemli olduğuna işaret eden Sönmez, “Kıyı arkası yapılaşmaları, kum, bitkisel alan kayıplarına, eğiminin düşmesine ve kıyıda erozyona sebep oluyor. Mevcut kıyılarımızı mevcut durumuyla korumaya çalışmak gerekiyor. Kıyı ekosistemi dinamik bir yapıya sahiptir. Kum, denizden rüzgar estiği zaman arkalara doğru gidecek, bitkilerle kum tepesi oluşturacak, arkadan denize doğru rüzgar estiğinde kum tekrar denizin içine süzülecek. Bu dinamik yapıyı bir duvarla, yapıyla ya da evle kestiğin zaman yapı bozulur. Bu nedenle tek tek bütün alanların haritalandırılıp senaryoların çalışılması gerekiyor” dedi.