Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, 6 Şubat 2023’teki asrın felaketinde yıkılan Antakya’da şehrin kimliğini ve kültürünü yansıtan dokuyu muhafaza ederek yürütülen onarım çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Antakya kent merkezi koruma amaçlı imar planı ve kentsel tasarım çalışmalarının ulusal ve uluslararası bilim adamlarından oluşan çok geniş bir ekiple tamamlandığını ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayına sunulduğunu ifade eden İnceciköz, kent merkezinin eski haline göre daha modern, planlı ve donanımlı bir şekilde yeniden inşa edileceğini ifade etti.
Toplam 307 hektarlık planlama alanındaki tarihi araştırma, alanın doğal yapısı, sosyolojik yapı, arkeolojik araştırma, kentsel hafıza araştırması, mimari doku, yapısal karakteristik özellikleri ve planlama tasarımı olmak üzere 8 ana başlıkta çalışmaların ışığında 3 boyutlu modellemelerin oluşturulduğunu aktaran Genel Müdür İnceciköz, projenin odak noktasında tarihin ilk ışıklandırma çalışmasının yapıldığı Kurtuluş Caddesi ve Köprübaşı Meydanı’nın yer aldığını belirtti.
‘Proje yardımları 5 katına çıktı’
Hatay Kent Müzesi’nin yeniden kütüphane olarak restorasyonunu tamamladıklarını belirten İnceciköz, “Bunun dışında deprem bölgesinde eski eser yapılara uyguladığımız hibe yardımı projelerimizin limitlerini bir yönetmelik değişikliğiyle artırarak proje yardımlarını 5 katına, uygulama yardımlarını 10 katına çıkardık. Antakya’nın simge noktası Kurtuluş Caddesi, tarihte ilk aydınlatılmış caddedir. Bu caddede, eski eser sahibi vatandaşlarımızla karşılıklı iş birliğiyle, yıkılmış eski yapıların yeniden ayağa kaldırılması çalışmalarını başlattık” dedi.
‘Antakya, geleceğe aktarılması gereken kadim bir kent’
İnceciköz, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Habib-i Neccar Camisi’nde 2023’ten bu yana kapsamlı bir restorasyon çalışması yürüttüğüne işaret ederek, “Tabii tarihi kent dokusunda ve eski eser binalarda süreyi doğru tanımlamak, doğru projelendirmek icap eder. Habib-i Neccar Camisi, önemli anıt eserlerden bir tanesi. Kapsamlı bir projelendirme süreci oldu. Sonra da uygulamaya geçtik. Hatay Arkeoloji Müzesi de depremde oldukça hasar alan bir eser. Yaklaşık 1,5-2 aylık bir projelendirme sürecinden sonra müzemizin restorasyon ve onarım çalışmalarına başladık. Antakya, oldukça kadim bir kent. Tarihi kent dokusunun gelecek nesillere de aktarılabilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla yaptığımız protokol kapsamında planlama yetkisini aldık. Koruma amaçlı imar planlarımızı, ulusal ve uluslararası bilim adamlarından oluşan çok geniş bir ekiple tamamladık. Onay için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ilettik. Muhtemelen önümüzdeki günlerde onaylanmış olacak. 2028’e kadar Antakya kent merkezinin genelindeki eski eser yapılarımızın birçoğunu ayağa kaldırmayı hedefliyoruz. Depremzede vatandaşlarımıza verdiğimiz hibe desteklerle de sivil mimarlık yapısı olan kendi evlerinin kaldırılması sürecini koordine etmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
‘Kent kültürü, kentsel hafızadır’
Deprem hasarının çok büyük olmasından dolayı özellikle tarihi ve kültürel dokularda yoğun ve hassas bir çalışma yapmak gerektiğinin altını çizen İnceciköz, “Bunun için alanında uzman insanlardan bir Bilim Komisyonu kurduk. Tüm deprem bölgelerinde attığımız her adımı Bilim Komisyonu’nun görüşüne sunuyor, kültürel dokuya etkilerini analiz ediyor, sonra adım atıyoruz. O yüzden oldukça iyi işler çıkardığımızı düşünüyoruz. Tarihi bir kentte, kent kültürü kentsel hafızadır. Tamamen yıkılmış kentlerde önemli olan o hafızanın geri getirilebilmesidir. Biz de Bakanlık olarak bu bilinçteyiz. Bu kentsel hafıza mekanlarının yeniden ayağa kaldırılması için de yoğun bir gayret gösteriyoruz. Yeni bir tasarım da yapabilirsiniz ama insanların alışageldiği tarihi kent dokusunda hafızalar vardır. Biz istiyoruz ki; bu tarihi kent dokuları, en orijinal biçimde ayağa kalksın, özgün şekliyle işlev kazansın. İnsanlar buraları kullanmaya başladıktan sonra o hafıza kendiliğinden oluşacaktır. Asıl amacımız; hem kenti hem de o kentin hafızasını tekrar ayağa kaldırmak” ifadelerini kullandı.