Hafta içi.
Hazan mevsimi yaklaşmak üzere.
Sohbetler güzel olur.
Yine böyle akşamlardan biri…
Tam da denizin kenarındaki restauranta girerken göze hiç ilişmeyen bir noktada tablo gibiler.
Arkada bir masayı tercih etmişler.
Kuytu biraz orası.
Nasıl da güzel sohbetleri var.
Masanın görüntüsü bile sohbet tadında!
Kırmızı şarap içiyorlar.
Sert peynir tabağı.
Zeytin ve turşu.
Sotelenmiş mantar.
Biraz pastırma.
Zeytinyağlı enginar.
Karides güveç.
Masanın o doyumsuz lezzetini kattıkları sohbetleri o kadar koyu ve samimi ki; gecenin o tatlı serinliğinde bir aşk masalı yaşanıyor demek tam isabet olur.
Narin bir kadın.
Dalgalı saçları parlıyor ışıkta.
Kadehi havada.
Bir şeyler fısıldıyor tokuştururken.
Tam da işte o an!
Bir mutluluk tablosu bu.
‘Seni seviyorum’ demenin sırrı bu olsa gerek!
Denizin dalgaları da şahit.
Gökyüzündeki dolunay da şahit.
Kadehlerin ‘çin-çin’ sesleri de.
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorlar, taa ki hoparlörlerden gelen ‘Hiç ayrılmadık seninle’ şarkısı çalana kadar.
Kerem Alışık söylüyor, şiiriyle birlikte.
O nasıl bir şiir ve şarkı!
“….Gitme aklım sende kalır
Uyuyamam geceleri
Hiç ayrılmadık seninle, hiç ayrılmadık seninle
Bir birse, bir gün bile gitme”
İkisi de duygulandı.
Kadehleri tokuşturup ayağa kalktılar.
Dünyanın en güzel kadını.
Birbirlerine sıkıca sarılıp dans ediyorlar.
Uzun söze gerek yok!
Bu mutluluk tablosu ancak filmlerde olur!
* * *
İyi Pazarlar!
Mutluluk, hep yoldaşınız olsun.
Sağlıkla ve huzurla…