Aktivist olmaya borçluyuz

Aynı düşünce ya da hayat görüşüne sahip veya aynı dertten muzdarip kişi veya kişilerin birlikte veya bağımsız harekete geçmesi, tepkilerini eyleme dönüştürmesi aktivizmdir.

Tanımına gelince;
Bir gazeteye yazı yazmaktan, gazetelere ya da politikacılara mektup yazmaktan imza kampanyasına katılmaya, dünya görüşünüze göre şirketleri, mekanları desteklemek veya boykot etmek gibi tek başınıza kimliğiniz ‘açık’ veya ‘bildirilmemiş’ olarak yapabileceğiniz birçok şey ve toplantılar, yürüyüşler gibi toplu hareket biçimlerine destek vermenin veya bunları organize etmenin hepsi aktivizm tanımına girer.

Sorunu tanımlayabilen birinin SORUNU TOPLUM YARARINA İYİ YÖNDE DEĞİŞTİRMEK için yaptığı her şey bir anlamda aktivizm sayılır. Fakat ‘eyleyen’ demek olan aktivist, eylemeyi hayat felsefesi haline getirendir. Bu her şeyden çok bilinç ve adanmışlığa işaret eden bir kavramdır.

Aktivizm yapmak bilinçli bir tercihle mümkündür. ‘Bir sorunu tanımlayan her birey aktivist olacak veya olabilir’ diye düşünmemek gerekir. Bazı insanlar sorunu tanımlayabilecek kadar bilinçlendiklerinde de aktivizm yapmayı tercih etmeyebilirler. Aktivizmin bir tercih olması en doğal kişilik haklarındandır. Kimse aktivist olmayı seçmediği için suçlanamaz. Fakat başka bazı insanlar haksızlığı mantıksallaştırarak sistemin çarpıklıklarını doğrular gibi içselleştirirler ve sorunsallaştırmadıkları için de tepki verme gereği duymazlar ve kötü muameleye rıza göstererek özsaygılarını çiğneyerek bir anlamda kendilerine ve aynı sorundan muzdarip olan insanlara ihanet ederler.

Bu ihanete ortak olmamak adına, hareketsiz ve sessiz kalarak ölü taklidi yapmak yerine;
ya ‘aktivistlere saygı duymak ve destek olmak’,
ya da ‘aktivist gibi yaşamak’ bana iki iyi seçenek gibi görünüyor.
Yaşadığımız çevrede, toplumda, ülkede;

•özellikle çocuk, kadın, hayvan ve insan haklarının ihlal edildiğini,
•doğal çevrenin tahrip edildiğini,
•emeğimizin sömürüldüğünü,
•kamu hakkının çalındığını,
•kul hakkımızın yendiğini,
•toplumsal ve kurumsal değerlerimizin saldırıya uğradığını,
•hukukun millet adına hareket edenlerin elinden bir zümre veya topluluğun eline geçtiğini,
•adaletsizliğin yayıldığını,
•halkın egemenliği temeline dayanan demokratik yönetim biçiminin, toplumsal ve siyasi düzenin din erkine veya teröristlere teslim edildiğini,
•ne yönden gelirse gelsin, vatan ve milletinizin saldırıya uğradığını farkedersek mutlaka
gerekli ve ölçülü seviyede tepki vermeliyiz, sorunlar hakkında farkındalık yaratmaya çalışmalıyız, sorunları iyi yönde değiştirmeye, tehlikeleri ortadan kaldırmaya katkıda bulunmalıyız.

Buna hepimiz BORÇLUYUZ.

Bir SOSYAL MEDYA ŞAHİDİ olarak insanlardan pek çok sorun ve çözmek için pek çok fikir duyuyorum.

Bir AKTİVİST olarak “SORUNLARI TANIMLAMAK, ANLATMAK ve TOPLUM YARARINA İYİ YÖNDE DEĞİŞTİRMEK” için katkıda bulunmak istiyorum.

İşte bu nedenle yeniden SÖZ Gazetesi’nde yazmaya başladım.

Daha söyleyecek çok sözüm var!