Antakya’dan mesaj var!

İskenderun’da bir ‘Pazartesi Sendromu’na daha hazır olun!

Bu ne çekişme?
Bu ne yalan-dolan?
Bu ne kavga?
Bu ne samimiyetsizlik?
Bu ne doymazlık?

Sağlıkla nefes aldığımızı unutanlara bir çift lafım var!

* * *

Bir arkadaşımın anlattıklarıyla başlayorum.

Antakya’da yaşıyor.
Daha doğrusu, yaşamıyormuş!

Çocukluk arkadaşım.
Binbir zorlukla üniversiteyi bitirdi.
Çok başarılı bir mühendis.

Yıllardır görüşemiyorduk.
Kamu kurumunda iyi bir görevde.
Bir dokundum, bin ‘Ahhh’ işittim!

Dün, İskenderun’da sohbet etme imkanımız oldu ama sohbetimizin her anında yüreğimin cayır cayır yandığını hissettim.

* * *

Antakya’da evleri yıkılmış.
Sonrasında bir süre savrulmuşlar.
“Toparlamak çok zor!” dedi.

Konteyner hayatları ise bir başka dert!

Çocuklarla birlikte hafta sonunu iple çekiyorlarmış çünkü İskenderun’a gelip nefes aldıklarını söylerken nasıl da duygulu.

Nefes almak!
Tam da bu durumdalar!!!

Hele önceki günkü yağmurlardan sonra yaşadıkları da deprem gibi!

* * *

Antakya
Yerle-bir olan Antakya!

Bir-iki gün de olsa, nefes almaya İskenderun ve Arsuz’a gelen Antakyalı kardeşlerimizin durumunu sakın unutmayın.

Çaresizliği dibine kadar yaşıyorlar.
Arkadaşım o kadar çok şey anlattı ki!
Kalbimiz Hatay’da atıyor her an!

* * *

Arkadaşım ve o küçücük çocukları gördüm.
Ayrılırken gözlerimden yaşlar aktı!

Antakya’da durum bu!
İskenderun ve Arsuz’da yaşananlar ise şaşırtıyor bizi.

6 Şubat gecesinin o kıyamet anından sonra; fırsatı ganimete çevirme gayretinde olanlara bir çift sözüm var.

Allah belanızı versin!!!