Bir tarafta sen, diğer tarafta da…

Hiç bu kadar net olabileceğini tahmin bile edemiyordu.

* * *

Hava çok puslu.
Hem de istemediği kadar.
Yürümeye devam etti.

Yağmur çiselerken ıslandığının farkında değildi, taa ki yüzüne vuran su damlalarını hissedinceye kadar…

Bulutlar.
Ahhhh şu kara bulutlar!
Kasvetli mi kasvetli.

Ay, nasıl da parlak.
Bakakaldı gökyüzüne, saatlerce.
O kadar dalgın ki…
Yanaklarına süzülen su damlaları, gözyaşlarıyla karışık akıyordu artık.

Tatlı bir serinlik hakim havaya.
Esintiyle birlikte üşüdü.
Bir de ayrılık şarkısı çalıyordu o an!

Bir el tuttu elini, sıcacık.
Bir yanardağ gibiydi o el!
Gerçek mi – Rüya mı?
Kendini bırakıverdi o sıcaklığa…

Ayrılığın hüznünü yaşadığı bir anda vücudunu saran huzur iklimiydi onu mutlu eden.

Başını omzuna yasladığında güvenle sığınabileceği bir limana yanaştığını anladı.

* * *

Limandan ayrılıp, gitmesi gerektiği yere gideceğini çok iyi biliyordu ikisi de…

Ruh ikizinin gözlerine çakılıverdi.
Büyük bir sevgiyle fısıldadı:
“Bir tarafta sen, diğer tarafta da…”

Durdu, durdu.
Gözlerine hapsolmuştu yolun ortasında!
Haykırırcasına devamını getirdi:
“Bir tarafta sen, diğer tarafta da SEN!”

Evet!
Çok çok net, seviyordu.
Yine de yol göründü!

* * *

İyi Pazarlar!
Siyasetten, stresten ve içimizi karartan gündemden uzak olalım bugün.
Sevgiyle kalın…