İskenderun sahilinde yürüdüm…

Bir baştan bir başa.
İçim kan ağlayarak.
Bazen de gözyaşlarıyla yürüdüm.
Buna da yürümek dense!!!

Balıkçı barınağı ağlıyor.
Caddeler ağlıyor.
Yürüyüş yolu ağlıyor.
Kafeler ağlıyor.
Çocuk oyun parkları ağlıyor.
Denizimiz ağlıyor.

Deprem öncesinde herkesin çoluk-çocuğuyla birlikte neşeyle doldurduğu sahil boyunca, bu kez sadece hüzün gördüm.

Deniz taşmış.
Altyapıdan eser yok.
Lağım kokuyor.
Caddeler patlamış.
Binalar yıkılmış.
Zemin iyice sıvılaşmış.

Tam bir panik havası var.
Deprem sonrası da deprem gibi!!!

Nerede o sevgililer?
Birbirlerine aşkla sarılırlardı.

Nerede o çocuklar?
Her yer onlarla cıvıl cıvıldı.

Nerede o emekliler?
İskenderun’un canlı tanıklarıydı.

Nerede o güzelim sahilimiz?
Hepimizin hayatının anlamıydı.

O kadar çok ‘Nerede?’ sorusuna cevap arayacak İskenderun anılarımız var ki; yürüdükçe daha çok kahroluyorum.

Evet!
İskenderun sahilinde yürüdüm.

Söylemesi bile çok acı!
Anılarımız da sular altında kalmış!!!

Hey İskenderun heyyy!
Aşkımızsın, ama…
Seni hiç tanımayanların insafına kalmışsın!!!