Uzun süredir gelmemişti.
Nasıl da heyecanlı!
Kalbinin atışları hızlanıyordu.
Özlediği kentine geldiği için ilk kez sevinemediğini fark ettiğinde, gözlerinden süzülen yaşları siliyordu bir yandan da… .
Sokağın başında durdu.
Yabancı bir yer sanki!
Çoğu binanın yerinde yeller esiyordu.
Bakkal Mahmut yoktu.
Berber Süleyman nereye gitmiş?
Afalladı bir an!
Komşulardan da ses yok.
Seslendi.
Evler bomboştu.
Neredeler?
Gözleri, çocukluk arkadaşlarını aradı.
İskenderun’a girişten itibaren, depremin vurduğu yerleri ve insanların çaresizliğini iliklerine kadar hissetti.
Derin bir ‘Ahhhh! ‘ çekti.
Rüya mı görüyordu acaba?
Her geldiğinde kalabalıklaşırlardı mahallede, kartopu gibi.
Hani nerede?
Sormaya bile korkuyordu.
Ya, ölmüşlerse!!!
‘Bu nasıl bir duygu Allahım!’ diye iç geçirerek yoluna devam ederken, gerçekler bir mermi gibi kalbini deliyordu adeta.
Sitedeki evler hayalet kentti sanki!
Boş gözlerle baktı!
Hıçkırıklara boğulup, diz çöktü yere.
Hangi yürek dayanabilir?
Deprem değil, kıyamet yaşanmış adeta!
Çocukluk ve gençlik yıllarını hatırladı.
‘İskenderun, o İskenderun değil!’ deyiverdi.
Gözgöze geldik.
Sarıldık birbirimize büyük hasretle!
Başka bir gezegen mi burası?
Sessizlik!
Çıt bile çıkmıyordu, o çok kalabalık siteden.
Deprem, bizi öyle bir vurdu ki…
Gerisi uyutmaca!!!
Seçim bitsin hayırlısıyla; yarından sonra konuşacağımız çok şey var!