Bazen hayrete düşersiniz.
Bazen kızarsınız.
Bazen de şaşkına dönersiniz!
Ama…
Bu kez çok daha farklı bir duygu oluştu.
Öyle bir deprem gecesiydi ki; adeta kıyamet gecesinden çıktık ve bir anda felaketin tam göbeğinde bulduk kendimizi.
Enkaz altında kaldık.
Öldük.
Bazılarımız hala bulunamadı.
Yaralandık.
Evsiz – barksız kaldık çoğumuz.
Çaresizliğe büründük.
Üç gün kaderimize terk edildik.
Peki ya şimdi?
Bazı gerçekler daha da acı!
İskenderun’da yıllardır paralarına para, arsalarına arsa, dövizlerine döviz katan ve her fırsatta ‘İskenderunluyum’ diyenler hayal kırıklığı yarattı.
Kaçtılar.
Başka şehirlere gittiler.
Rahatladılar.
Kendilerini korudular.
Hiç tereddütsüz!
Elbette ki haklılar, ailelerini korudular.
Peki ya sonra?
Hiç kimseyi umursamadılar bile!!!
Recep Atakaş ve birkaç işadamı dışında, İskenderun ve İskenderunlular için hiçbir adım atmadılar.
Tamam!
Depremi yaşadılar.
da…
Bugüne kadar kazandıklarından kendi kentlerine harcamamak için köşe-bucak kaçtılar ve kaçmaya devam ediyorlar.
İskenderunlu işadamları nerede?
Sahi nerede?
Yine İskenderun’un bu kötü günlerinde bile kasalarını doldurmak için en öndeler, ne yazık ki!!!
Milyon dolarlık arsa pazarlığında.
Ticareti kapma peşinde.
Bedava kredileri kovalamacada.
İskenderun’un iyi günlerinde fotoğraf karelerine girmek için yarışan işadamları şimdi kayıp!
İçki masalarında arsa pazarlığı.
Köşe – bucakta rant hesapları.
Milyon dolarlar havada uçuşuyor.
Utanın artık, utanın!!!
Çok çok sevdiğim bir sözle bitiriyorum.
İskenderunluyum diye övünme; İskenderun, yaptıklarınla övünsün!