Elbet bir gün…

Yağmur yağıyor.
Gökyüzünden inişi farklı güzel.
Çisil çisil.
Çok duygusal bir şarkı gibi!

Akşam saatleri.
Yürürken ıslandığını hissetmiyordu bile.
Özlemdi O’nun için bu yürüyüş.

    *     *     *

İskenderun’un karanlık sokaklarından sahile ulaştığında sevgilisine kavuşmuş gibiydi, ama…

    *     *     *

Deprem sonrası hep böyle.
Adeta hayalet şehir!
Kim derdi ki böyle olacak?

Geçmişe gitti.
Bu saatlerde böyle ıssız mıydı ki o zaman?

Dalgalar kıyıya vuruyor.
İliklerine kadar ıslanmak bile durduramadı.
O kadar dalgın ki…

Çok gerilere gitti.
Hep oturdukları o bank da yok.
Dalgalara dayanamamış.
Anılarının enkaz altında kalması ürpertti!

Denizin dalgaları.
Yağmur.
Gözünden akan yaşlar.

O an anladı ki; bu kadar sularla ruhu da ıslanıyor ve sevdiğinin özlemi daha da artıyordu.

    *     *     *

Nerede büyüleyici İskenderun sahili?
O eski halinden eser yok!
Avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı!!!

Sevdiği de çok uzaklarda.
‘İyi ki bu halini görmedi’ diye mırıldandı.
Yağmur hiç dinmiyor.
Yürüdükçe sevdiğine gidiyor sanki!

    *     *      *

‘Elbet bir gün…’
Yağmur damlaları müjde veriyor gibiydi!

Koştu, kaçarcasına…
Kayboldu İskenderun sokaklarında!

Anılarının peşinden mi koştu?
Anıları öldü diye mi koştu?
Elbet bir gün, bunun cevabını bulur!