Günlük yaşamımızda bazen gülümseten, bazen de düşündüren diyaloglar her daim vardır; aşağıda anlatacağım gibi…
* * *
Kahramandır bu!
İş bitiren!
Halkın umudu!
Fedakar!
Herkesin tanıdığı biridir.
Yani…
Halk kahramanıdır!
Kimin derdi varsa ona koşar ya da derdi olan herkes mutlaka ona gönderilir.
Marko Paşa derler adına.
Çözümün tek adresidir!!!
Dert ortağı ararsın.
Marko Paşa’ya git!
İşini halledecek birini ara.
Marko Paşa’ya git!
Sorunlarını çözecek birini ararsın.
Marko Paşa’ya git!
Derdini anlatmaya gidersin.
Git, Marko Paşa’ya anlat!
Ne Marko Paşa’ymış ama!
Tanımayan da yok!
Marko Paşa da Marko Paşa!!!
* * *
Araştırdıkça liyakatın yanından bile geçmemiş boş bir kahraman çıkıyor karşımıza!
Kimmiş şu Marko Paşa?
Nasıl bu kadar şöhret olmuş?
Allah Allah!
Görünmez biriymiş Marko Paşa!
Liyakatsiz!
Çapsız – çupsuz biri yani!
* * *
Bu deyimin ne anlama geldiğini hep birlikte okuyalım:
“Halk arasında; derdini kime anlatacağını bilemeyen ve derdini anlatacak makam-mevki arayanlara, ‘derdinle ilgilenecek hiç kimse bulamazsın’ anlamında kullanılan deyim.”
* * *
Şimdi anlaşıldı vatandaşın derdine neden çözüm bulunamadığı!
Liyakati kaldırırsanız böyle olur!
Kurumlarda çok ‘Marko Paşa’ var!!!
Anlaşılan o ki; derdimizi ‘Marko Paşalar’a anlatıyormuşuz!!!