Türkiye’nin en önemli gazetecilerinden Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, bugün yayımlanan köşe yazısında Hatay’a dikkat çekti.
Yaşadığımız deprem felaketi sonrasında Hatay’dan başka illere yaşanan göçe vurgu yaparak, Hatay’ın önemini anlatan Saygı Öztürk, ‘Hatay, hepimizin şahsi meselesidir!’ mesajı verdi.
Saygı Öztürk’ün, Sözcü Gazetesi’nde bugün yayımlanan ‘Seyirci kalırsanız, Hatay elimizden çıkar!’ başlıklı köşe yazısı:
SEYİRCİ KALIRSANIZ, HATAY ELİMİZDEN ÇIKAR!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, uzun süredir, Hatay başta olmak üzere bazı illerimizde yabancılara toprak satışının yasaklanmasını istiyor. Bunun önemi deprem sonrası daha da arttı. Hatay’da meydana gelen depremde merkez ve ilçelerinin önemli ölçüde boşalmaya başlaması büyük tehlikeyi ortaya koydu. Hatay, asla boşaltılmamalı. Atatürk, “Hatay benim şahsi meselem” demişti. Hatay, bugün Atatürk’ün şahsi meselesinden çok milletimizin her ferdinin şahsi meselesi olmalı.
Hatay’ın önemini şöyle anlatayım: Çok kritik görevlere atanacak üst düzey kamu görevlisi, örneğin MİT Başkanı atanacağı zaman Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) görüşü alınır. İşte, yakın bir döneme kadar diğer iller değil, sadece Hatay’a atanacak valinin kim olacağı konusu önce MGK’da görüşülür, MGK’nın uygun görüşü olursa o kişinin Hatay Valiliğine ataması yapılırdı. Valinin hem demografik yapıyı sıkıntıya sokmaması, hem de dini, ırki yönden yaklaşım tarzının eşit olması, herkesi kucaklaması amaçlanıyordu. AKP, bu uygulamaya son verdi. Vali atamasında MGK kararı değil, bakana olan yakınlık öne çıktı.
ÇÖZÜLEMEYEN SORUN
Suriye’de, kamu binalarına asılan haritalarda Hatay, Suriye topraklarında yer alır. Suriye’de Türk heyetiyle yapılan resmi toplantılarda, haritanın üstünün bezle kapatıldığına tanık olmuştum. Otelin verdiği harita üzerinde bile Hatay, Suriye’de gösteriliyordu.
Her şey Ankara’dan görüldüğü gibi değil. Örneğin, başta Hatay olmak üzere, 5 ilimizin Suriye ile olan sınırının, İsrailliler tarafından mayından temizlenip, organik tarım yapılması amaçlandı. Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bu konuda kararlıydı. Valiler buna karşı çıktı. Eğer temizlik yapılacaksa bunun Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılmasında ısrarcı oldu. Bölgenin hassasiyetini anlattılar. Sonunda, Bakan Unakıtan, “Bu işler, Ankara’dan görüldüğü gibi değilmiş” deyip, o projesinden vazgeçmişti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener özellikle Hatay’da yabancılara satış yapılmamasını istediler. Yerinde bir uyarıydı. AKP adına yapılan bazı açıklamalarda “Zaten satış yok” dediler. Bu doğru değil. Evet, Suriyeliye satış yasak ama bunun nasıl delindiğini anlatmıyorlar.
BÖYLE KAPATIYORLAR
Türkiye ile Suriye arasında 1938’den bu yana devam eden “Toprak sorunu” var. Türk vatandaşlarının Suriye’de, Suriye vatandaşının da Türkiye toprakları içinde bulunan arazileri var. Tapulu araziler sorununun karşılıklı değerlendirilip takas yoluyla el değiştirmesi için yapılan çalışmalar bugüne kadar sonuç vermedi.
Hatay’da yabancılara mülk satışı sözde yasak. Özellikle Suriyelilere mülk satışı öteden beri yasaktır. Ama Suriyeliler, bu alımları Türk vatandaşları üzerinden yapıyor. İkinci bir yöntem olaraksa şirket kurup arazileri kapatıyorlar.
Atatürk ve dönemin Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in politikalarıyla, Hatay Türkiye’nin bir daha hiç ayrılmayacak parçası oldu. Hatay, diplomatik dehayla kazanıldı. O yüzden, Hataylıya sahip çıkılması çok önemli. Hatay, Türkiye için, bu ülkede yaşayan herkes için önemli, gereği de yerine getirilmeli. Daha önce Hatay Valiliği görevinde bulunan Abdulkadir Sarı, “Hataylının yaşamını kolaylaştırmak için her türlü tedbir alınmalı” dedi.
SURİYELİLER YERLEŞİYOR
Hatay Büyükşehir Belediyesi, kırsal kalkınmayı destekliyor. Çünkü, tarım kesimi çok zor durumda. Suriyelilerin Hatay’a yerleşmesinden sonra toprağını Suriyelilere satıp köyünü terk ediyor. Özellikle boşalan sınır köylerine Suriyeliler yerleşti. Bunu, Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, bana anlatmıştı.
Göçü, toprak satışını önlemek için şahısların, kooperatiflerin üzerine belediye şirket kurmuştu. Özellikle 3-5 dönüm arazisi olup da tarım yapamaz olanlara tohum, fide, gübre desteği verip sözleşmeli tarıma geçmişti. Yani, ürettiklerine alım garantisi veriyor. Yılda iki kez ürün ektirmeyi planlıyor.
Depremden önce Hatay’da 55 bin fakir aile vardı. Şimdi bu katlandı. Bunları iş sahibi yapmak da Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın öncelikleri arasında. Eğer, onları özgürleştirmezseniz, sadece yardımlara bağımlı kalırlarsa güç kimdeyse onun yanına yaklaşırlar. Burada sözünü ettiğimiz gücün “ülke tercihi” olduğunu da unutmayın…
BU UYARILARA DİKKAT!
Hatay’ın önemini, o bölgeleri, yapıyı çok iyi bilen emekli Korgeneral Köksal Karabay’dan da dinleyelim:
“Depremden sonra Hatay merkez, ilçeleri ve civarındaki TÜRK nüfusun gerek deprem korkusu ve gerekse Suriyeliler nedeniyle bölgeyi terk etmekte olduklarına dair haberler almaktayız. Bunun, demografik yapıyı büyük ölçüde aleyhimize bozacağı malumdur. Ondan sonrasını söylemek bile istemiyorum. Bu konunun hükümetin dikkatini çekecek şekilde gündeme getirilmesi büyük önem taşıyor.”
İnanın, Hataylılar bu durumun farkında. İnsanlar enkaz başında bulundukları sırada bile “Hatay’ı terk etmek istemediklerini” dile getiriyor. Gazeteci Şehmus Aslan, enkaz başında Söz gazetesindeki köşesine şöyle yazdı:
“Hataylılar, hep birlikte kenetlenmeye söz verdik ve asla Hatay’ı terk etmeyeceğiz. Burası medeniyetler beşiğidir, dinlerin buluştuğu kenttir. HATAY, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Sözün özü: Hataylılar, tam bir Hatay seferberliği için kenetleniyor.”
Hatay, asla elimizden çıkmaz ama Suriyelilerin çoğunlukta olması yeni bir tartışmanın da kapısını açar. O yüzden, Hatay herkesin “Şahsi meselesi” olmalı.