Onüçüncü gün.
Sadece bunu biliyoruz!
Deprem oldu.
Sallandık da sallandık!
Peki ya sonra?
Öylesine büyük bir felaket ki; çaresizlik içinde geçen zamanı hatırlamak bile istemiyoruz.
Ne oldu?
Sonrasında kim ne yaptı?
Kimleri kaybettik?
Yaralı yakınlarımız nerede?
Nasıl yaşıyoruz?
Soruların cevabının hiç önemi yok ki!
Ya, hatırlamıyoruz!
Ya da hatırlamak istemiyoruz!
Depremi yaşayan milyonlarca vatandaşımız gibi, akıl almaz konuşmalar karşısında acımız daha artıyor.
Bilen de depremi konuşuyor.
Bilmeyen de konuşuyor!
- Fay hattı kırılmadı daha.
- Bir deprem daha bekliyoruz.
- Çok bina daha yıkılacak.
- Can kaybı daha da artacak.
gibi…
gibi…
gibi…
Biri gelip bize anlatsın ya!
Bu nasıl bir felaket tellallığıdır?!
Acımız taze.
Yaşadıklarımız tam bir felaket!
Sevdiklerimizi kaybettik.
Yarınlarımızla ilgili kaygılarımız var.
Her sallantıda panikliyoruz.
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun!
Boş teneke tıngırtısı yaramıza tuz basıyor!
Susun artık!!!