28 yaşında.
Birkaç kez sohbet etmiştik daha önce.
Üniversite mezunu.
Dün de bankta otururken gördüm.
Akşam üzeriydi.
Selamlaştık.
‘Gel otur abi’ diye seslendi.
Hal – hatır.
İki ay olmuş görmeyeli.
Üzgündü!
Geçen yılın ortalarında; bir dostumun vesilesiyle bana gelmiş ve iş başvurularından hiçbir sonuç alamadığından yakınmıştı.
Biraz gerilere gittik.
İki görüşme yapmış ama sonuç yine yok!
Konuştuk biraz.
Konuştukça rahatladığını hissettim.
Sohbete ihtiyacı var anlaşılan.
Kahve ısmarlamak istediğimi söyledim.
Çekine çekine geldi.
İşsizliğin verdiği bir bezginlikti belki de!
Babasının tek maaşıyla zorlu geçen çocukluk ve eğitiminin ardından, üniversiteyi bitirmesine rağmen ailesine yük olduğunu söylerken gözleri dolu doluydu.
Konuyu değiştirdim.
Biraz spor.
Biraz cumhurbaşkanlığı seçimi.
Biraz ekonomi.
Biraz İskenderun.
Kendine geldi sohbet koyulaştıkça.
Evladım gibi düşündüm.
Bir ‘baba-oğul’ gibi dertleştik.
Pırıl pırıl bir genç.
İşsiz kaldığı günler arttıkça umutsuzluğa düştüğünü ve yurtdışına gitmenin yollarını daha çok aradığını söylediğinde gerçekten çok üzgündü.
Dün, bir iş görüşmesi daha yapmış.
Nasıl geçtiğini sordum.
‘Yine boş döndüm!’ cümlesini zor söyledi!
Sohbet koyu.
Zaman hızlı geçiyor.
Kalktık.
Çok teşekkür etti.
Giderken, arkasından bakakaldım.
Koltuğunun altında iş başvuru dosyası.
Bir umut işte…
Kalbim sıkıştı sandım o an!
Umutla bekliyor.
Binlerce, milyonlarca genç işsiz gibi!
Peki, ne olacak?
Maalesef bunun cevabı daha bulunamadı!!!