Maskeli yüzler!

Dertleşiyoruz.
Tam 45 yıllık arkadaşım.
Akşam saatleri.
Hey gidi günler hey!

Lise yıllarıydı.
O günden bu yana görüşüyoruz.
Okul anılarımız.
İskenderun’un eski hali.
Arkadaşlarımız.

Bir çay daha, bir çay daha.
Saatler nasıl da hızla geçmiş.
Dostluktur bunun adı.

Arkadaşım emekli olmuş ve çocukların eğitimlerini tamamlaması için neler yaptığını anlatırken, hoş bir sada oldu ikimiz için.

Bir an!
Dalıp gittiğini görünce sustum.
Çok duyguluydu.

Kafasını kaldırıp bana baktı.
Gözleri dolu dolu.
Boynuma sarılırken, ağlamaklıydı.

Vefa kavramının nasıl da yok olmaya yüz tuttuğunu anlatırken, ikiyüzlü tavırlar yüzünden çektiği sıkıntıları da anlattı.

Adını da koydu:
‘Maskeli yüzler!’

‘Ahhhh!’ dedi, ‘ahhhh’!
Nasıl da yaralanmış!
‘Hiç beklemezdim!’ dedi.

    *     *     *

Daha fazla üstelemedim ve konuyu değiştirdim ama benim de gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti anlattıkları.

    *     *     *

O kadar doğru söyledi ki!
Örneklerini hepimiz yaşıyoruz.

Maddi çıkar mı?
Bir koltuk mu?
Köprüyü geçene kadarmış!

Maskeyi gördünüz.
Maskenin altındaki yüzü de gördünüz!
İş, işten çoktan geçiyor!

Ammmaaaa…
Koltuktan kalkmayacağını sananları o kadar çok gördük ki hayatımızda; hepsi de saman alevi gibi yok oldu gitti.

Maske de düştü!
Altındaki çirkinlik de düştü!
İki kere iki, dört!!!

    *     *     *

Arkadaşımla vedalaştık.
Dostluk ne güzel bir duygu.
Sahtesine hiç gerek yok!

Sözün Özü…
Maskeler yıkılır, doğru duvar yıkılmaz!!!