Bir yanda kalbi.
Bir yanda gerçekler!
Ne olacak?
Düşündü.
Nereye kadar böyle gidecek?
Kendi kendine konuşuyordu.
- Seviyorum.
- Çok da mutluyum.
- ama…
Yaşadığı o eşsiz sevgiyi her hissettiğinde tüm bedenini saran o mutluluğun tadını çıkarırken, o ‘ama’ bir anda donuklaştırıyordu.
Yine öyle oldu.
Bedeni yoruluyordu artık.
Gökyüzüne baktı.
Kimbilir nerelere gidiyordu?
Çok güzel bir kadın.
Duygusal.
Çok da güçlü.
Yine de; duygularına yenik düşmemek için, gökyüzünde süzülen bir kuş gibi hissetti kendini.
Masmavi gökyüzü.
Bulutların şekilleri bir şeyler anlatıyordu sanki.
Konuşuyordu adeta…
Canı acıyordu.
Yorgun.
Daha nereye kadar taşıyacaktı?
Huzur istiyordu artık!
Yılların o acımasız yorgunluğunun izleri her belirdiğinde; ‘CAN’ının omzuna yaslandığı ve sevgiyle elini sıkıca tuttuğu o anları hayal etti.
Gökyüzünde dans ediyordu adeta.
Gözleri kapanmıştı.
Yüzündeki tebessüm, mutluluğuydu.
Saatler geçmişti!
Bir ömürdü onun için.
Sevgi okyanusunda yüzmüştü.
Gözlerini açtı.
Keşke yanında olsaydı!
Hayaline bile sevindi.
Zaman zaman işte böylesine bir duygu seline kapılsa da; çok başka bir dünyanın içinde olması gerektiğini de biliyordu.
Rüzgâr, istediği yöne götürür müydü?
Onu da zamana bıraktı!
* * *
İyi Pazarlar!
Rüzgârlar, sizi hep ‘SEVGİ’ yönüne götürsün.
Uçsuz- bucaksız maviliklere…