Bazen zaman durur ya!

Yağmur çiseleye çiseleye yağıyor.
Tatlı bir esinti de var.
Gecenin bir yarısı ufuklara dalmış.

Saat kaç?
Hiçbir önemi olmadığını düşündü.
Zamanı durduramıyor ki!

Aracını denizin kenarına çekip, dalgaların kıyıya vuran o tatlı nağmelerine kulak verdi.

Mavi ışıklar
Ayın denizdeki yansıması.
Büyüleyici bir güzellik.
Yıldızlar bu gece daha da parıldıyor.
Veda zamanı artık.

Bir film şeridi akıverdi gözlerinin önünden.
Mutluydu.
Hangi kareye baksa içi kıpır kıpır.
Yüreğinin burkulduğunu hissetti.

Bağıra bağıra, gücü yettiğince gecenin o sessizliğini bozan haykırışında ‘Seni seviyorum’ sesleri çınlıyordu denizin dalgalarıyla birlikte…

Gülümseyiverdi.
Deli gibi bağırıyordu adeta.
Ellerini iki yana açtı.
Semazen gibi dönüyordu!

Mutluluk anları bunlar.
Sevginin doruğunda geziyordu.
Tanrı’nın lütfu bu olsa gerek.

Denizin uçsuz-bucaksız derinliklerinde olduğuna inanan bakışlarıyla ruhunun ilahi bir kapıya yöneldiğini görür gibiydi.

Dua ediyordu.
Yavaş yavaş yürümeye başladı.
Bir o yana, bir bu yana…
Kendine ait dünyasına hapsetmişti kendini!

Bazen zaman durur ya!
Öylesine bir duyguya kapıldı.
Acaba ne ola ki?

Gitmesi gerektiğinde mutlaka gideceğini çok iyi biliyordu ama yine de yaşadığı bu güzellikleri bırakıp gitmenin kendisini üzeceğini de bildiği için zamanı durdurma niyetindeydi.

Durduramayacaktı elbetteki!
Ama…
İşte asıl mesele bu ya!
Durdurabilir de!!!

    *    *     *

İyi pazarlar!
Bazen zamanı durdurun!
Mutluluğu bırakmayın.
Bir an bile olsa; sadece ve sadece size ait olsun.

ki…
Mutluluklarla kalın…