Ağır adımlarla yürüyor.
Yüzü kireç gibi!
Belli ki içinden çıkamadığı bir durum var.
Hava bulutlu.
Bir anda yağmur bastırdı.
Umursamadı bile.
Sırılsıklam olduğunu hissetmiyordu.
ki…
Ağır ağır yürümeye devam etti.
Kimbilir neler yaşıyor ve içinden çıkabileceği bir kapıyı bulmanın düşünce yoğunluğunda hiçbir şey fark etmiyordu.
Bir ara etrafını süzdü.
Çevresinde kimse olmadığını anladı gibi.
Yalnızlık buydu işte!
* * *
İşte tam o an!
Bir el omzuna dokundu.
Sarıldılar.
İkisi de sırılsıklamdı artık.
Sohbet.
Birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı.
Koşarak bir ağacın altına geçtiler.
Görünen o ki…
Bir dost eliydi o!!!
Araca doğru koşarken gülüştüklerini görünce, o zor anında yanına gelen ve omzuna dokunan ‘dost eli’nin gücünü gördüm.
* * *
Dost ne mi?
‘CAN’dır dost, ‘CAN’!
- Güven duyulan kişi
- Gönüldaş
- Zor anlarında omzuna dokunan el
‘Gerçek dost, iyi günde davetle, kötü günde davetsiz gelendir’ sözünü hatırlatan bu tabloyu izlerken, ‘dost’ sözünün sırrına bir kez daha şahit oldum.
* * *
- Bir dost
- Binlerce dost
- Milyonlarca
- Sürekli artan dost
‘Dost Kervanı’dır bu…
Herkesin mutlu olacağı bir kervan.
Sevip-sevileceği.
Barış içinde yaşayacağı.
Mutlu olacağı.
Hakça paylaşımın tadına varacağı kervan.
* * *
Bu kervana siz de katılın.
Mutlu pazarlar.
Hep dostça yaşayın.