Yıllar…
Hey gidi yıllar hey!
Daha 6 yaşındaydı.
Babasıyla beraber çalışmaya başladı.
Esnaf çocuğuydu.
İlkokula başladığı zaman okuma-yazmayı abisi evde ders çalışırken çözmüştü ve gazeteyi bile hiç duraksamadan okuyordu.
Okula başladı.
Hem eğitimine devam ediyor, hem de çalışıyordu.
O kadar mutluydu ki…
Okuyacaktı.
Hayalleri vardı.
Söz vermişti.
Okula başladığı ilk gün.
Andımızı okurken çok duygulandı.
Göğsü kabarıyordu.
Avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
“Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene…”
Yıllar yılları kovaladı.
Çok başarılıydı.
Ortaokul dönemi.
Lise.
Sonrası üniversite.
Büyüyünce ne olmak istediğini soranlara, “Önce iyi bir insan olacağım” deyip, sonra da idealindeki mesleği söylüyordu.
Çalıştı.
Mesleğinde zirveye çıktı.
Çocukları oldu.
Onlara da tıpkı yüreğindeki gibi, ‘Önce iyi bir insan olmayı’ öğretti.
Onlar da okudu.
Hepsi de üniversiteyi bitirdi.
Pırıl pırıl.
Çok da iyi insan oldular.
Yorgun demokrat!
Olsun.
‘Ne ekersen onu biçersin’ misali, iyi insanlar yetiştirdi.
* * *
Şimdi…
Bugünleri gözünüzün önüne getirin.
Eğitim sistemi nereye gidiyor?
Tüm bunları sorgulayın ve karar verin.
Aydınlık yarınlarımızı karartıyorlar!
Bütün çocuklarımız pırıl pırıl.
Eğitim sistemi çok acil gözden geçirilmeli!
İyi insanlara çok ihtiyacımız var, çok!!!