Hem milletvekili, hem parti genel başkanı. Onun Hatay’a geleceği bilindiği için İl Emniyet Müdürü, bakanlık talimatıyla hazırladığı yazıyı Vali Yardımcısı Aydın Tetikoğlu, Vali Rahmi Doğan’a imzalattı. “Hadi bakalım Milletvekili ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ Hatay’a girebilecek mi?” denildi.
İçişleri Bakanı ile Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ arasında kavgaya bürokratlarda dahil ediliyor. Onlar da, hiç de uygun olmayan ifadelerle saldırıyor. Eskiden bürokrasi böyle değildi. Siyasetçiler arasında kavga oluyor ama bürokratların kavgaya dahil edilmesi, hakaret içerikli açıklamaları karşısında şaşırıyorsunuz.
NE DEMEK YASAK?
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” denilip Ümit Özdağ’ın Hatay’a gitmesine izin vermeyenler de biliyor ki sınıra sembolik mayın döşeyip orada açıklama yapmış olsa bu kadar gürültü çıkmazdı. Milletvekilinin bir ilimize girmesinin engellenmesi, inatlaşmanın sonucudur. Birisi devlet gücünü kullanıyor, diğeri buna karşı direniyor.
Hatay’la ilgili sıkıntıları tabii ki gündeme getirilecek. Ancak, bakanlık buna da yasak koymuş. Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş yaptığı açıklama nedeniyle hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma başlatıldı. Başkan, ilinde yaşananları anlatmayacak mı? Sorunları, olup bitenleri dile getirmeyecek mi?
Bir soruna dikkat çekmek için Ümit Özdağ’ın kente girişini yasakladığınıza ilişkin genelge çıkarmak yerine, durumun hassasiyetini bir yetkili Özdağ’a anlatmış olsa inanıyorum ki bunu değerlendirir ve gereğini de yapardı. Siz “Yasak hemşerim” genelgesiyle Özdağ’ın Antakya merkeze girmeden ayrılacağını mı sandınız?
ESKORT EŞLİĞİNDE
Madem “Sokulmayacak” kararı alıyor ve bunu genelgeyle ilgili birimlere duyuruyorsanız. Gereğini de yapmak zorundasınız. Özdağ’ı 12 saat akaryakıt istasyonunda bekletmek yerine, konuşarak da çözüleceğini gördünüz.
Cuma günü saat 08.00 de Adana’dan yola çıkıldı. 09.30’da Hatay il sınırına girilirken, Zafer Partililere Emniyet’in eskortu eşlik etmeye başladı. 5 kilometre gidildi, jandarma araçları durdurdu. Otobüsü kenara aldılar. “Bize verilen talimat gereği sizi şehre bırakmayacağız” dediler.
Özdağ ve beraberindeki parti yöneticileri, “Peki gerekçe ne?” dediler. “Valinin yazılı emri” olduğunu söylediler. O emri görmek istediler. Evet, bu emirde Özdağ’ın Hatay’a sokulmaması yazılıydı. “Tamam eylem yapmayacağız, Antakya’da yemek yiyeceğiz” denildi, ona da izin verilmeyeceği söylendi. Kendilerinin yanına gelmek isteyen partililerin araçları da Özdağ’ın beklediği akaryakıt istasyonuna sokulmadı.
“YAPTIĞINIZ SUÇ”
Ümit Özdağ inatçıdır, kararlıdır. Talimatın kimden geldiğini, niçin geldiğini de çok iyi biliyordu. “O zaman biz de buradan ayrılmayacağız” dedi. Ümit Özdağ’ın ne yaptığı, emri verene ulaştırıldı. “Kente sokmayacaksınız” emrini tekrarladı. Özdağ, jandarmaya, polise sadece, “Ben polise, askere eğitim verdim. Yaptığınız suç. Size böyle bir emir verilmiş olabilir. Ama biliniz ki bu emir kanuna aykırıdır” hatırlatmasında bulundu. Jandarma da, polis de ne yapsın?
Özdağ ve arkadaşlarının yanına gelmek isteyenle sonunda izin verildi. Bekleyiş uzadıkça, kalabalıkta artıyordu. Özdağ kente girmek, vali ise bakandan aldığı emir gereği sokmak istemiyordu. Sonunda emri veren, bu işin çözülmesini istedi. Çünkü, halktan bu kadar destek geleceğini, Özdağ’ın da oradan ayrılmayacağını hesaplamamışlardı.
Valilikten gelen davet üzerine Zafer Partisi Genel Sekreteri Cezmi Polat görüşmeleri yürüttü, Özdağ’ın kente girişine şartlı izin verildi. Özdağ, il binasında açıklama yaptı. Gece 24.00’e doğru Hatay’dan ayrıldı.
HATAYLI GÖZÜYLE
Hatay’ın İskenderun ilçesinde yayımlanan SÖZ gazetesinin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Şehmus Aslan’a olup bitenleri sordum. Her zaman söylediği, “Hatay başka yere benzemiyor. Hassasiyet var. Parlamaya, provokasyona müsait bir kent” dedi.
Kardeşlik ve hoşgörünün hakim olduğu ilde, Ümit Özdağ’ın temsili de olsa mayın döşeyeceğini söylemesinin kentte hoş karşılanmadığını, kimsenin huzursuzluk, bu tür ifadeler istemediğini belirtti. O gün köşesinde de şunları yazmıştı:
KÖTÜ EMELLER
“Hatay kötü emellerin adresi olamaz. Hatay’dan elinizi çekin! Biri gidiyor, biri geliyor. Bir yardım kuruluşu (!) gidiyor, bir yardım kuruluşu (!) geliyor. Bir büyükelçi gidiyor, bir büyükelçi geliyor. Bir yabancı gazeteci (!) gidiyor, bir yabancı gazeteci (!) geliyor. O kadar çok gelen – giden var ki; tüm dünyanın bir ‘Hatay Sevdası (!) almış başını gidiyor.
Birilerine iyi anlatmak gerek. Hatay, sevdadır, kardeşliktir, aşktır, medeniyettir, hoşgörüdür. Hatay, ‘TÜRKİYE’dir, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’tür. Hatay, kötü emellerin adresi olamaz. Hatay’dan elinizi çekin! Kötü emelleriyle ve zifiri karanlık beyinleriyle Hatay’a gelenler, tarihte olduğu gibi bugün de hak ettikleri şamarı hep yemeye mahkûmdur. Bu kadar sorun ve düşman varken, siyasi parti temsilcilerinin de daha duyarlı ve dikkatli olması gerekir. Hatay’la inatlaşmayın. Hatay, kimsenin siyaset malzemesi olamaz.”
Büyükelçiler niçin Hatay’la bu kadar ilgili? Gazeteci, yardım kuruluşu temsilcisi adında gelenlerin casus olduğunu kentte bilmeyen yok. Hatay konusuna lütfen dikkat!