‘Küçük dağları ben yarattım!’ havasında olanları gördükçe şaşkınlığınız artmasın sakın!
Yeter ki bir makamda olsun.
Yeter ki biraz parası olsun.
Yeter ki siyasette bir yere gelsin.
Yeter ki şöhreti yakalasın.
Kimileri var ki; hava-civa tam gaz devam eder ve her şeye tepeden bakmayı sever!
Bakın çevrenize.
Şöyle bir süzün bakalım.
Makamdan öncesi – makamdan sonrası.
Seçim öncesi – seçim sonrası.
Vurgundan öncesi – vurgundan sonrası.
Hadi kıyaslayın bakalım.
Neredennn, nereyeeee!
Her şeyi bir tek kendisi biliyordur artık!
Yürüyüşü değişir.
Bakışı değişir.
Yemek tarzı değişir.
Gülüşü değişir.
Ortamları değişir.
Ses tonu bile değişir!
Dersiniz ki; anadan doğma böyle üstün özellikleri vardı da haberiniz yoktu!
En iyi mimardır.
En iyi mühendistir.
En iyi başkandır.
En iyi gazetecidir.
En iyi doktordur.
En iyi yöneticidir.
En iyi sanatçıdır.
En iyi finans uzmandır.
Bunun adına kibarca ‘ego’ derler!
Yani…
Asıl anlamıyla ‘Kibir’ derler!!!
Bu kadar afra-tafra yapmaya çalışırken ve konuşmaya başlayınca ‘fosss!’ olduğunu çok rahat anlarsınız.
Çekin etiketi!
Makamı bir gitsin!
Parayı alın!
Olacağı belli.
Takke düşer, kel görünür!
Haaaaa, bu arada!
Öyle bir kel ki…
Saç ekilse bile tutmaz!!!
Bir varmış, bir yokmuş…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…
Develer tellal, pireler berber iken…
Kimler geldi – kimler geçti, bir hatırlayın!!!