İşte tam da bu kadın!

Bir varmış, bir yokmuş
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
Develer tellal iken, pireler berber iken
Ben anamın beşiğini tıngır-mıngır sallar iken
Çağdaş ve güzel yönetici bir kadın varmış

*     *    * 

Güzel bir kadın.
Başarılı.
Çok da dürüst.

İyi bir yönetici.
Liyakatli de.

Mesai saatlerinde koşuşturmacadan dolayı bazen bir çorba içmeye bile zamanı yok.

*     *    *

Sorumluluğunu biliyor.
Nasıl da hassas.
Emeği ve bilgisiyle zirvede.

Tamam.
Görevinde parmakla gösteriliyor.

da…
Peki ya yüreğinin sesi?

İşte oraya bir nokta koyup mütevazı yaşamından da bir kesit vermem gerek.

*     *    *

Mesaisi bitti.
Eve yorgun-argın attı kendini.
Çocuklarıyla mutlu.
Öyle bir sade yaşamı var ki…

Nasıl atacak yorgunluğunu?
Kıyafetini değiştirdi.
Spor ayakkabısını da giydi.
Attı kendini sahil yoluna.

Yürüdü.
Yürüdü.
Yürüdü.

*     *    *

Denizin hafif esintisiyle birlikte uçuşan saçlarını toplarken, dalgaların sesi bir şarkının nağmeleri gibiydi artık.

*     *    *

Görevinin huzur sesi.
Rüzgârın sesi.
Dalgaların sesi.
Yüreğinin sesi.

Huzur içinde yürürken hangi sese cevap verdiğini kestirmek mümkün değil.

İnce ruhlu da…
Yüreğinin sesine mi cevap veriyor?
Kimbilir!!!

*     *    *

Hani toplum olarak hep özlem duyduğumuz liyakatli yönetici örneğidir.

*     *    *

Neden mi anlattım?
Çağdaş bir ‘ATATÜRK’ kadını o.

*     *    *

Pazar sohbetimiz hep dost tadında.
Gelinen noktada, böyle çağdaş yöneticileri nasıl da aradığımızı hatırlatmak istedim.

*     *    *

Peki, var mı şimdi böyleleri?
Bir varmış, bir yokmuş…
Bu gidişle masallarda arayacağız galiba!!!

Bir cevap yazın