Dünya Doğayı Koruma Vakfı(WWF)’nın yayınladığı ‘İklim Değişikliğinin Akdeniz’e Etkileri’ başlıklı raporu, Akdeniz’in geleceğiyle ilgili vahim sonuçları ortaya koydu. Sıcaklıkların küresel ortalamadan %20 daha hızlı arttığı Akdeniz’in dünyadaki en hızlı ısınan ve en tuzlu deniz haline geldiği belirtilen raporda, endişe verici tespitler de yeraldı. WWF raporunda, 2030’a kadar Akdeniz’in en az yüzde 30’unun etkin korunması çağrısında bulunurken, iklim değişikliğinin etkileriyle en iyi şekilde baş edebileceğini doğrulayan güçlü bilimsel kanıtlar olduğunu da açıkladı.
Deniz seviyesi 1 metre yükselecek
Önümüzdeki yıllarda da devam edecek bu artışla, 2100’e gelindiğinde deniz seviyesinin bir metreden fazla yükseleceği ve bölge nüfusunun üçte birinin bu durumdan etkileneceği tahmin edilen verilerin de bulunduğu raporda ayrıca sera gazı emisyonlarının etkilerini azaltmak ve ısınan deniz gerçeğine uyum sağlamak için acilen alınması gereken kapsayıcı önlemlere de yer verildi.
Akdeniz’in ısınmasına bağlı olarak bugün neredeyse 1000’e yakın yabancı türün göç ederek, yerel türlerin yerini aldığı belirtildiği rapora göre, giderek şiddetlenen aşırı hava olayları, kırılgan deniz çayırlarını ve mercan topluluklarını tahrip ediyor, şehirler ve kıyı şeridi için tehdit oluşturuyor.
İklim değişikliğinin, Akdeniz’in en önemli deniz ekosistemlerinden bazıları üzerindeki geri döndürülemez etkilerini ortaya koyan raporda, bu durumun balıkçılık ve turizm gibi sektörleri ve deniz ürünleriyle ilgili tüketim alışkanlıklarını da değiştirdiği kaydedildi.
Rapor ile WWF, aşırı avlanma, kirlilik, kıyılarda yapılaşma ve deniz taşımacılığı gibi Akdeniz’in ekolojik gücünü önemli ölçüde azaltan insan baskısı ile iklim değişikliğinin etkileri arasındaki tehlikeli ilişkiye dikkat çekti.
Büyük bir riskle karşı karşıyayız!
İklim değişikliğinin insan türünü tehdit eden en büyük tehlike haline geldiği kaydedilen raporla ilgili açıklama yapan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli, İklim değişikliğinin geleceğin meselesi değil; bugünün gerçeği olduğunu belirterek, şu açıklamayı yaptı:
“Akdeniz artık eskisi gibi değil; giderek daha da tropikalleşiyor. İklim değişikliği kötü bir gelecek senaryosu ya da geleceğin meselesi değil; aksine, bilim insanlarının, balıkçıların, yetiştiricilerin, dalgıçların, kıyı topluluklarının ve bölgeyi ziyaret eden turistlerin yaşamakta olduğu bugünün gerçeği. Ekonomilerimizi, geçim kaynaklarımızı ve Akdeniz’in sağladığı faydaları olumsuz etkileyebilecek büyük bir riskle karşı karşıyayız. Mevcut eğilimi tersine çevirmek istiyorsak, insan baskısını azaltmalı, denizin ısınmaya karşı direncini artırmalıyız. Sağlıklı ekosistemler ve yaşayan biyoçeşitlilik, iklim değişikliğinin etkilerine karşı en güçlü doğal savunma araçlarımızdır.”
İstilacı türler arttı
Akdeniz havzasının tamamında, habitatlar değişiyor, balık popülasyonları azalıyor. Yerel yumuşakçalar İsrail sularında neredeyse %90 oranında azaldı. Akdeniz’in sularının Kızıldeniz kökenli türlerin kolonileşmesine elverişliliği nedeniyle Akdeniz ve Ege kıyılarımızda aslan balığı, balon balığı ve sokar olmak üzere üç istilacı tür özellikle Doğu Akdeniz sularımızda son yıllarda artan yoğunlukta yayılım gösteriyor. Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi deniz alanında düzenli gözlemlenen sokar balığı, son yıllarda yerel balıkçılar tarafından yakalanan avın %80’ini oluşturmaya başladı.
Deniz dibi de dönüştürülüyor
Artan sıcaklıklar ve fırtınalar deniz dibini de dönüştürüyor. Endemik Posidonia deniz çayırları, gorgon mercanları ve Akdeniz’in en büyük çift kabuklusu Pinna nobilis tüm bölgede azaldı, bazı bölgelerde tamamen yok oldu. Bu türlerin kaybolması, doğal yaşam ortamı sundukları birçok türün yanı sıra, doğal karbon yutağı olarak iklimin geleceği ve dalış turizmi açısından taşıdıkları önem nedeniyle bölge ekonomisi için son derece olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu vakalar, iklim ve denizler arasındaki güçlü bağlantıyı ortaya koyarken; kalan popülasyonlar üzerindeki baskıyı azaltmak, biyoçeşitliliği ve balık stoklarını eski haline getirmek ve Akdeniz’i dış etkilere karşı daha dirençli kılmak için daha iyi yönetilen, daha geniş deniz koruma alanlarına duyulan ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır. WWF, dünya ve Akdeniz ülkelerinin liderlerini bu yıl biyoçeşitlilik ve iklim alanında daha güçlü adımlar atmaya ve daha iyi mali mekanizmalar geliştirmeye davet etmektedir.
İklim değişikliğinin Akdeniz’de tespit ettiğimiz altı ana etkisi:
Denizin tropikalleşmesi ve artan sıcaklıklar nedeniyle yerel türlerin yerinden edilmesi veya yok olması.
Balık göçleri tüm bölgede etkisini gösteriyor: 126’sı balık türü olmak üzere yaklaşık 1000 yeni istilacı tür Akdeniz’e giriş yaptı ve bazı bölgelerde yerel türlerin popülasyonlarında %40’a varan azalmaya neden oldu.
Denizanalarının sayısındaki artış aşırı avlanma baskısıyla doğal avcıların çoğunun yok olduğu havza genelinde besin zincirlerini olumsuz etkiliyor.
Posidonia çayırları ısınan sular ve yükselen deniz seviyesi tehdidiyle karşı karşıya. Bu durum biyoçeşitliliği ve mavi karbonu da son derece olumsuz etkiliyor. Posidonia çayırları Akdeniz ülkelerinin neden olduğu CO2 emisyonlarının %11 ila %42’sini depoluyor.
Gorgonların %30’unun yok olması.
Pinna nobilis türü midye popülasyonlarının %80 ila %100’ü toplu ölümler sonucu yok oldu. Akdeniz’deki en büyük endemik çift kabuklu türü olan Pinna nobilis, 146 farklı tür için habitat oluşturabiliyor. Bu ölümlere sebep olan patojenin yayılmasına ısınmanın ve tuzluluk seviyesindeki artışın neden olduğu düşünülüyor.