Bir ilkbahar sabahı.
Haftasonu.
Nasıl da heyecanlı.
Erkenden uyandı.
Çocukları uyuyordu daha.
Usulca hazırlıklara başladı.
Eşi de uyanmıştı.
Akşamdan pişirilen yemekler.
Domates
Biber
Salatalık
Kahvaltılıkları da yerleştirdiler.
Yolda alınacakları yazarken karpuz, kavun ve ekmeği mutlaka alınacaklar listesine eklediler.
Çocuklar da sevinçle kalktı.
Tatlı bir telaş.
Bir saatte herkes hazırdı.
Eşyaları arabaya taşırken, piknik yeriyle ilgili kendi aralarında fikir alışverişi bile başlamıştı.
Yavaş yavaş yola koyuldular.
Şarkılar-türküler.
Neşelerine diyecek yoktu.
Piknik havası işte bu.
Alacaklarını da aldılar marketten.
Yaylaya doğru çıktılar.
Yollar kıvrımlı.
Ağaçların azameti adeta büyülüyor.
Doğanın cömertliği.
Güzellikleri doya doya seyrediyorlar.
Piknik yerine yanaşırken, pırıl pırıl havayı ciğerlerine çekerken bile yeniden doğmuş gibi hissettiler kendilerini.
Hemen kilim serildi.
Kahvaltı hazırlama zamanı.
Hızlıca sofra kuruldu.
Çocuklar topun peşinden koşuyor.
Sofrada her şey tamam.
Kuş sesleri.
Tablo gibi yayla manzarası.
Birkaç aile daha orda.
Mükemmel bir tatil keyfi başlamıştı.
Derken…
‘Booommmm!’ diye sesler.
Çocuklar titriyordu.
Bu korku hepsine yetmişti.
Çevresine korkuyla bakıyordu herkes!
Uzaktan gelmemişti patlama sesi.
Öğrendiler ki taş ocaklarından geliyordu bu ses.
Nasıl da üzülmüşlerdi!
Biraz ileriye gidip patlamanın olduğu bölgeye bakınca gerçeklerle yüzleştiler.
Ne ağaç kalmıştı.
Ne de o doğanın güzellikleri!
Tüm canlılar.
Kuşlar.
Nasıl da yok ediliyor, şahit oldular!
Doğa, ağlıyordu adeta!!!
Yıllardır aynı tablolarla karşılaşmaktan bıkan insanlarımız, bunlar yetmezmiş gibi yeni yeni maden ocaklarına verilen izinler karşısında şaşkına dönüyor.
Şimdi de çocuklar ağlamaya başladı piknikte!
Olmadı, vallahi olmadı!!!
Doğa katillerine ‘Dur!’ deyin artık!!!