Bu hikaye okunur!

Bir cumartesi günü.
Sabahın çok erken saatleri.
Güneş doğmamış daha.

Kalktı.
Her günkü gibi traş oldu.
Hazırlandı.
Çıkmaya hazırdı artık.

Ayakkabısını giyerken gözleri nemliydi.
Niye bu kadar hüzünlüydü?
Kendisi bile bir anlam veremedi.

Kapıyı usulca kaparken dokunsanız ağlayacak.
Çok sessiz davranıyor.
Aman çocuklar uyanmasın!

Sabah sabah…
Bu kadar hüzün neden?
Bir şey mi olmuştu?

Hafif adımlarla yürüyor ve o anda yaşamı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden akıyordu.

Sahile varmıştı bile.
İlk gördüğü banka oturmadı, adeta çöküverdi!
Neden?
Garip bir duygu!

Gün ağarıyor yavaş yavaş.
Bir kedi nasıl da miyavlıyor.
Acıkmıştı anlaşılan.
Kıvrılıverdi ayaklarının yanına.

Denizin dalgaları kıyıya vurdukça, şarkıların nağmelerini duyar gibiydi artık.

Denizin güneşle buluşma anı.
Renk cümbüşü.
Tır tır tır giden balıkçı tekneleri.
Martılar.
İşte bu manzara tablo gibi.
Göremiyorduki ama!!!

Sessiz ağlayışı.
Gözyaşları nasıl da akıyor.
Gözleri kıpkırmızıydı.

Kalkma vakti gelmişti artık.
Gözyaşlarını sildi
Ayağa kalkarken yılların yorgunluğunu hissetti.

Kendi kendine sordu:
‘Neden?’
O da cevabını veremedi.

Kimbilir neler yaşamıştı?
Kimbilir?

Bir sabah, sahilde karşılaştığınızda mutlaka yanına oturun.

Bir bankta mutlaka oturuyordur.
Dertleşin.
Belki de anlatacakları vardır!

Sevinçlerimizi bilmiyorum da…
Acılarımızı paylaşmayı çoktaaan unuttuk!!!

Bir cevap yazın