Milli Eğitim Bakanlığı çok uzun bir süredir eğitim ve öğretimi, çağdaşlarıyla aynı düzeye çıkarmak için, toplumun desteğini almış bir atılım içinde değildir. Ülke kalkınmasının emek unsuru olan gençlere daha nitelikli, çağdaş ve sorgulayıcı eğitim paradigması sunma yerine, günü kurtarma, yıpranan ve eskiyen bölümlere yama anlayışı ile dibe vurmuş bir eğitim girdabı içinde konumlanmaya zorlanan durumun gerçek görüntüsü kaç kişiyi rahatsız etmektedir? Kaç kişi eğitimin bu sosyal ve analitik yapısından sıyrılmış haline isyan etmektedir?
Öyle bir eğitim paradigması ki; çocukları daha ilkokul ikinci sınıftan itibaren piyasacı eğitim anlayışına terk ederek, neye ve kime hizmet etme noktasında amacı belli olmayan deneme sınavlarına sokmak, hangi üretken ve sorgulayan zekanın işidir? Tüm dünyada eşi ve benzeri görülmemiş, tamamı eğitim sürecinin en masum halkası olan öğrenci üzerinden ve cezalandırmaya yönelik eğilimi olan bir anlayışın eğitimi modernize etme ve kalitesini artırma gibi bir derdi olabilir mi? Liselere giriş sınavında üç yanlışın bir doğruyu götürmesi, öğrencinin ortaya koyduğu performansı cezalandırmıyor mu? Benzer şekilde Üniversite giriş sınavları olan TYT ve AYT’de dört yanlışın bir doğruyu götürmesi, zaten fırsat eşitsizliğinin yaşandığı, seçkinci elit anlayışın, geniş halk kitleleri çocukları üzerinde oynadığı, gençliklerinden, emeklerinden ve umutlarından çalma gerçeğini ortaya koymuyor mu?
Daha düne kadar dershanelerden Teog sınavlarından şikayetçi olanlar, bugün aynı mantık ve işleyişle birlikte, aynı zamanda öğretmenlerin mesleki etik ilkelerini eşiğe süpürdükleri, özel kurs, etüt ve merdiven altı organizasyonları ve Liselere giriş sınavını görmüyorlar mı?
Dershaneleri kapatıp sadece şeklen şablona uygun olsun diye Türk Eğitim Sistemine, Apartman lise ve ortaokul konseptini ekleyen anlayıştan, eğitimde yeni ufuklar, yeni umutlar atılımı beklenebilir mi?
Eğitimin geçici anayasası olarak hazırlanan 2023 Eğitim Vizyonu çerçeve programında, sınav odaklı eğitim sistemine bir meydan okuma var mı? Eğitim ve öğretim sistemini, Cumhuriyetin halkçı eğitim öngörüsü içerisinde, herkese eşit, özgür ve adil bir eğitim olanağını bağlamından koparıp “Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa” gibi banal, içeriksiz ve üretimsiz bir metafora hapsetmenin, bu ülke çocuklarının umutlarına set çekme anlamını taşıdığını nasıl izah edebileceğiz?
İnek ve süt aslında taze verimli emeğin ortaya koyduğu ürün olmasına rağmen, eğitim sisteminde bu bağlamda ortada bir inek de yok süt de… Ama eğitimin içeriğinden, bağlamından, özünden bi-haber binlerce ağa; eğitimi dizayn etmekte, solo bazen de koro halinde fikir beyan etmektedirler. Öyle olduğu içindir ki; 8 yıl önce ilkokula, bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişimini henüz tamamlayamamış 60 aylık ve üstü çocukları kayıt eden anlayış, bu yıl liselere giriş sınavında fazladan yaklaşık bir milyon öğrencinin sınava girmesine neden olduğu gibi, bunlara ortaöğretim de derslik ve zemin hazırlamak zorundadır. Öyle olduğu içindir ki; Değerler eğitimi ve benzer daha birçok konuda kendi öğretmenine güvenmeyip, bunları çocuklara ve gençlere anlatmak için uzman ve yeterlilikleri tartışma konusu olan birçok dini görünümlü vakıf ve derneklere ihale edilmiştir. Öyle olduğu içindir ki; eğitim sistemi şablonunda kariyer, liyakat, beceri, yetenek, iletişim ve ilişki yönetme gibi temel ve vazgeçilmez nitelikler dışarı süpürülmüş, biat ve itaat kültürüne sahip, beceriksiz ve üretimsiz, bilgisiz kimseler yönetici yapılmış, bunların akıl hocaları ve yönlendiricileri, renk arayan sendika yöneticileri ile kısır ve kısıtlı yetenekli taşra politikacıları olmuştur.
‘Meslek liseleri, memleket meselesi’ diyen ağızlar değişmiş, günün bilişim, teknolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına ve durumuna göre reforme edilmeyi bekleyen meslek liseleri boş kalmış, her köşe başına açılan popülist yaklaşımın ürünü İmam Hatip Liseleri de aynı kaderi paylaşmıştır.
Sınav odaklı üretimsiz, izole ve niteliksiz eğitim sistemi, yüzü topluma dönük kısımları makyajlanarak sunulmuş, buzdağının görünmeyen kısmı ise zaten görmek için çaba gösterilmemiştir.
Eğitim sistemini yeniden doğru ve gerçekçi bir zemine oturtmak için, çözüm uzaklarda değildir. Yeter ki bilenlere sorulsun ve eğitim partiler üstü bir yaklaşımla okunsun…