Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgiler veren İskenderun Gelişim Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, diyabetin kontrol altına alınmadığı takdirde, vücutta çok ciddi hasarlara yol açabileceğini belirtti.
Diyabetin; dünyada ve Türkiye’de en önemli halk sağlığı problemlerinden biri olduğuna dikkat çeken Akın Çam, “Diyabet; insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu ortaya çıkan ve kan şekeri yüksekliği ile seyreden, kronik bir hastalıktır. İnsülin, vücudumuzda pankreas tarafından salgılanır, yemeklerle alınan besinlerdeki şekerin hücre içine girerek, enerji olarak kullanılabilmesi için anahtar görevi görür. İnsülinin yokluğu veya etkisizliği sonucu hücre içine giremeyen şeker, kanda yükselmeye başlar. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun tahminlerine göre; 2015 yılında her 11 yetişkinden 1’inde diyabet mevcuttur ve 2040 yılında ise dünyada 642 milyon diyabet hastası olacaktır. Dünyada sağlık harcamalarının yüzde 12’si diyabete harcanmaktadır. Her 6 saniyede 1 kişi, diyabet hastalığından hayatını kaybetmektedir” açıklamasında bulundu.
Diyabetin belirtilerinden de söz eden İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, “Diyabetin en sık görülen belirtileri; çok fazla su içme, sık idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, görme bulanıklığı, ellerde-ayaklarda yanma ve istemsiz kilo kaybıdır. Ancak şeker hastalarının yaklaşık yarısı, şeker hastası olduğunun farkına varmadan yaşamaktadır. Dolayısıyla şeker hastalığı açısından riski kişilerin, hiçbir belirti hissetmeseler bile, düzenli olarak şeker ölçümü yaptırmaları önerilir” dedi.
“Gizli şeker, tıpta bozulmuş glikoz toleransı adı ile bilinir”
Diyabetin türleri hakkında bilgiler veren Çam, “Tip 1 diyabet, insülin üreten pankreasın beta hücrelerinin bilinmeyen bir nedenle vücutta insülin noksanlığı sonucu gelişir. Tip1 diyabette, insülin salgısı olmadığından veya yetersiz olduğundan, Tip 1 tedavisinde mutlaka insülin kullanılır. Tip 1 diyabetin belirtileri, hızla ortaya çıkar ve hemen insülin başlanmazsa ciddi sonuçlara yol açabilir. Tip 2 diyabet, vücutta hem insülin salgısı yetersizliği, hem de insüline gelişen direnç sonucu gelişir. Bu nedenle tedavisinde her zaman insülin gerekmeyebilir. Diyabet; genellikle ileri yaşlarda, obezlerde ve ailesinde diyabet hikâyesi olan kişilerde gelişir” açıklamasında bulundu.
Gebelikte görülen diyabetin, bebeğin hayatını tehlikeye atabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Akın Çam, “Gebelik diyabeti, gebelik sırasında ortaya çıkan şeker yüksekliğidir. Annede görülen kan şekeri yüksekliği, bebeklerin iri doğmasına ve buna bağlı doğumsal travmalara yol açar. Ayrıca doğum sonrası bebekte; kan şekeri düşüklüğü, kalsiyum düşüklüğü, solunum zorluğu gibi komplikasyonlara yol açar. Bu nedenle gebelik diyabeti görülen anne adayına, mutlaka tedavi başlanmalıdır” dedi.
İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, “Gizli şeker, tıpta bozulmuş glikoz toleransı adı ile bilinir. Tip2 diyabette hastalığın gelişimi yavaş görüldüğünden, belirtiler başladığında hastalık genellikle en az 5 yıllıktır. Bu bir şeker hastalığı değildir ve şeker yükleme testi ile tespit edilir. Hastaların ilerleyen yıllarda şeker hastası olma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle, Prediyabet olarak tanımladığımız, bozulmuş açlık glikozu olan kişiler, mutlaka zayıflamalı ve fiziksel aktivitelerini düzenli arttırmalıdır” şeklinde konuştu.
“Kontrollerinizi ihmal etmeyin”
Diyabetin, yaşam boyu süren, dikkatli kontrol gerektiren kronik bir hastalık olduğunu ifade eden Gelişim Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, “Kan şekeri yüksekliği, diyabette sadece buz dağının görülen kısmıdır. Kan şekeri kontrol edilmediği takdirde, diyabet, şeker yüksekliği ile birlikte şekerin toksik etkilerinin özellikle damarların üzerinde gösterdiği olumsuz etkilerle başta; gözler, böbrekler, sinir uçları, kalp ve beyin damarları ve bacak damarları gibi pek çok organımızda ve dokumuzda kalıcı hasarlar oluşturabilir. Bu hasarlar sonucunda, diyabet hastalarında; kalp ve damar hastalıkları, inme, böbrek yetmezliği, körlük, sinir hasarı ve diyabetik ayak gibi çeşitli sorunlar sıklıkla görülmektedir. Açlık kan şekerinin, normalde 100’ün altında olmasını isteriz. 125’in üzerinde olması durumunda, hastaya diyabet tanısı konulur. Bununla beraber arada değerler de vardır; 100 ile 125 arası diyabet öncüsü bir durumdur. Bu durumda da şeker yüklemesi yapmak gerekmektedir. Diyabet için tamamen iyileştirici bir tedavi yoktur, ancak etkin tedavi metotları vardır. Kan şeker seviyesinin mümkün olduğunca normal seviyeye yakın tutulması, komplikasyon gelişiminin önlemesi için hayatidir” diye konuştu.