Suriye’de tuhaf gelişmeler!

Suriye’de bu yıl içerisinde aslında suların durulması gerekirdi. Ama ‘gizli’ eller bunu engelliyor. Gizli eller denilince de akla ilk gelenler ABD ve Rusya! İkisi uzlaşamayınca da Suriye’nin geleceğindeki belirsizlik artarken, sığınmacıların sıkıntıları artarken umutları da sönükleşiyor. Buradan da anlaşılacağı üzere Suriyelilerin geleceği ABD ve Rusya için pek de önemli değil. Onlar kendi milli çıkarlarının peşindeler. İşte bu çıkar hesapları yüzünden Suriye’de beklenen istikrar yerine tuhaf gelişmeler yaşanıyor!

Son iki hafta içerisinde önce NATO zirvesine katılan ve burada başta Almanya ve Fransa olmak üzere, NATO’nun Avrupa (hatta AB) kanadının devlet adamlarını kızdıran ABD Başkanı Trump, zirve sonrası İngiltere’ye ilk ziyaretini yaptı. Bu ziyareti Kraliçeye karşı protokol gaflarıyla tamamlayan Trump, hemen ardından ayağının tozuyla Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir araya geldi.

İlginçtir ki; dünyada neredeyse İsrail dışında tüm ‘doğal’ ve ‘eski’ müttefikleriyle çatışan Trump, Rus Lideri ile ballı börekli bir toplantı yaptı. Rusya’ya mavi boncuk dağıtırken de kendi ülkesi ABD’nin istihbarat birimlerine yüklendi. Bu yüklenme o kadar ağır olacak ki, ABD Kongresi’nde kendi partisi Cumhuriyetçilerin bile sert eleştirilerine maruz kaldı.

‘Trump bu, ne yapsa yeridir!’ demek isteyenler çok olabilir. Ama koltuğuna oturduğundan beri Amerikan ekonomisindeki düzelme arttıkça, ABD’de sevenleri de artmaya başladı. Bizim sevip sevmememiz önemli değil yani! Üstelik Putin’le de iyi anlaşıyor olmalı. Bu sebepledir ki ‘Suriye’nin geleceği’ üzerinde epeyce müzakere etmişler. Acaba ne düşünüyorlar?

Trump bu şekilde hareket ederken İsrail de boş durmadı. Bir taraftan Batı Şeria’yı ve Gazze Şeridi’ni Filistinlilere dar ederken, diğer taraftan da Rusya ile uzlaşarak Suriye’deki İran ve Hizbullah etkisini kırmak istiyorlar. Bu konuda bizzat İsrail Başbakanı Netanyahu, Putin’le görüştüğü gibi, Trump’ın da Putin’e durumu açması sürpriz sayılamaz.

Ama Putin, İran etkisinin bu aşamada Suriye’de kırılmasına onay verebilir mi? Hele de Suriye’nin geleceğinde Esad’lı veya Esad’sız ama mevcut rejimin devamı halinde, Suriye yönetimi İran’ı dışarıda bırakmaya rıza gösterebilir mi? Bence AB ile Rusya arasındaki önemli ayrışma noktalarından biri ‘Esad’la devam’ edip etmeme ise de, diğer ve en önemlisi de İran’ın elinin kolunun Suriye’den çektirilmesidir…

Yaklaşık iki hafta kadar önce Esad rejimi Ürdün sınırındaki Dera’yı ele geçirdi. Buradaki silahlı muhalifler uzlaşma gereği otobüslerle kenti boşaltarak çoğunluğu İdlib’e intikal olmak üzere bölgeyi terk ettiler. Buna karşılık rejimin başındaki Esad, ‘Savaşın başından beri biz yönetim olarak tüm topraklarımızı teröristlerden temizleme sözü verdik. Ülkemizin her karış toprağını kurtarmak vazifemizdir. Güneyde Guta ve Dera temizlenmesinden sonra hedefimiz İdlib olacak. Yakında ordumuz bu bölgeyi teröristlerin elinden almaya hazırlanıyor!’ diyerek, onları İdlib’te de rahat bırakmayacağının işaretlerini verdi. Yakında İdlib’te bir oldubitti yaşanması sürpriz değil artık. Üstelik bölgede TSK’nin 12 kontrol noktası da var…

Bir diğer ve son gelişme de ABD ve Fransa’nın silah eğitimi de dâhil her türlü desteği verdiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Esad rejimi arasında yaşanıyor. Çoğunluğunu PKK terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG’nin oluşturduğu SDG temsilcisi Temmuz 2018’in son haftasında Şam rejimi ile görüştü. Görüşmede Esad’ın 12 maddelik şart koştuğu söyleniyor.

Daha önce birkaç kez Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz eden Esad, konu PYD/YPG olunca süngüsünü indiriyor. Bunda her ne kadar Türkiye’ye karşı ‘Düşmanımın düşmanı benim dostumdur!’ diye düşünse de, Rusya’nın baskısının olabileceği de unutulmamalıdır.

   Son Söz: Suriye’de Rusya ve ABD artık sazı ele almış, ama henüz kimin orkestra şefi olacağı ve ne çalınacağı belli değil gibi. İkisinin de Suriyeliler ve çevre ülkeler umurlarında değil! Tıpkı soğuk savaş dönemindeki gibi, hasım olsalar bile ‘kazan, kazan’ politikasını yürütüyor gibiler. Bu tuhaflıklar olurken sırtımızda 32 milyara dolara ulaşan sığınmacı yükünü de ipledikleri yok!

 

Bir cevap yazın