Kızdırmayın NATO’dan Ayrılırız!

NATO konusunda yazı yazdıktan sonra bu konuda 2 ayrı konferans daveti aldım. Bu sebeple konuyu biraz daha irdeleyip okuyucularımla paylaşmaya karar verdim. Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesine göre Cumhuriyetin kurulmasından günümüze güvenlik politikamız 2 temel olgu dikkate alınarak şekillendirilmiştir. Bunlar (a) Coğrafi konum, (b) Komşu ülkelerle ilişkiler.

Türkiye’yi Avrupa, Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde ve zaman zaman bu bölgelerin de ötesinde güvenlik alanında önemli bir aktör haline getirmiştir. NATO da bu kapsamda düşünülmeli! Diğer ülkelerle dostane ilişkiler tesis edilmesi ve devam ettirilmesi, ikili ve çok taraflı yöntemlerle bölgesel ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi, çatışmaların barışçı yöntemlerle çözülmesi ile bölgesel ve uluslararası barışın, istikrar ve refahın artırılması Türk dış politikasının ana amaçlarını oluşturmuştur.

Cumhuriyetin kurulmasından günümüze Türkiye’nin güvenlik politikası, biri coğrafi konum, diğeri komşu ülkelerle ilişkiler olmak üzere, iki temel olgu dikkate alınarak şekillendirilmiştir. 1923-1939 yıllarında iki Dünya Savaşı arasında komşularıyla ve diğer ülkelerle işbirliği projelerini desteklemiş, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ile Balkan Antantı’nı; İran, Irak ve Afganistan’la Sadabat Paktı’nı kurarak, çok taraflı düzeyde bölgesel güvenliğe yönelik işbirliği çabalarına katkıda bulunmuştur.

1946’da gelen Sovyet tehdidinin ardından Türkiye, NATO’ya Sovyet tehdidine karşı kolektif savunma maksadıyla ve kendi iradesiyle üye olmuştur. NATO’ya ilaveten Türkiye, Balkanlar ve Ortadoğu’da güvenlik alanında işbirliğini teşvik etmiş, bu maksatla Yunanistan ve Yugoslavya ile 1954’de Balkan Paktı, 1955’tea İngiltere, İran, Irak ve Pakistan ile Bağdat Paktı’nı imzalamıştır.

Kuzey Atlantik Antlaşmasının 5. Maddesine göre NATO, bir saldırı veya saldırı tehdidine karşı üyelerini savunmaya ve bu amaçla, bir üyesine yapılacak saldırının tüm üyelerine yapılmış olacağını varsayar. Yani siyasi ve askeri alanlardaki günlük işbirliğiyle sergilenen dayanışma ve uyum, temel güvenlik sınamalarının üstesinden gelinmesinde hiçbir Müttefikin yalnız bırakılmayacağını garanti etmektedir.

Deniz Kuvvetleri Komutanı olacakken Balyoz kumpasında cezalandırılan silah arkadaşlarına destek olmak, hükümeti de protesto amacıyla istifa eden Nusret Güner’in ifadeleriyle ‘Türkiye, Batıdan büyük kötülük görmüştür, ama bu AKP iktidarından çok evvelden beri vardır. Türkiye, Batıya rağmen, Batı ile birlikte olmayı tercih etmiştir. Türkiye’nin yarım yamalak da olsa, tek söz sahibi olduğu teşkilat NATO’dur. Türkiye’nin ‘Hayır!’ dediği hiçbir şeyi NATO yapamaz. Yapmak istiyorlarsa, ABD olarak, İngiltere olarak, Almanya olarak yapabilirler. NATO’dan çıkan bir Türkiye, onların işlerini daha da kolaylaştırır.’

Osmanlı’nın son 200 yılı ‘Moskof’ (Rus) tehdidiyle geçti. Genç Cumhuriyet II. Dünya Harbi’nden sonra Rusya’nın devamı Sovyetlerin tehdidini hissetti. Bunları unutanlar, Sovyetlerin 1956’da Macaristan, 1968’de Çekoslovakya, 1978’de Afganistan müdahale ve işgallerini de unutmuşlar.

‘Hocam bunlar soğuk savaş döneminde kaldı!’ diyenler neden 1992-1995 Bosna-Hersek krizi ile 1999 Kosova krizinde Sırbistanlı canilere Rusların destek verdiğini hatırlamazlar. Hatta 2008’de Gürcistan’a ansızın giren devletin ve Kırım’ı ilhak edecek kadar gözü dönerek Ukrayna krizini çıkaranın Rusya olduğunu nasıl göremezler?

Uçak kriziyle birlikte Türkiye’ye ağır yaptırımlar uygulayan Rusya, ucu kendisine dokununca vazgeçti. Ama o günlerde Putin’in ‘Türkiye IŞİD’e destek veriyor!” dediğini, El-Bab’ta Rus uçaklarının 2 kez ‘yanlışlıkla’ Türk askerini vurmasını unuttuk mu?

Son Söz: AB üyesi olmayan Norveç ve AB’den ayrılan İngiltere NATO üyesidir. Bölgemizde hemen her ülkeye az ya da çok dokunulurken, Türkiye pas geçilmektedir. Neden dersiniz?

 

Bir cevap yazın