Türk Eğitim Sisteminin dünden kalan, bugün büyüyüp yoğunlaşan ve yarının flu görüntüsünü oluşturan sorunları acil çözüm beklemektedir. Doğru yapmak değil, doğru olanı yapmamak inadı, önümüzdeki on yılların doğrularını belirlemek yolunda engeller oluşturmaktadır. Yani gelecek için doğru ve gerçekçi bir vizyon maalesef bu günden gündeme girmemektedir. Peki sorunun en temelinde ne var? Her şeyden önce, siyasi tercih ve politikaların, milli tercih ve politikaların yerine geçmesidir.
Türkiye’yi yaklaşık on dokuz yıldan beri yöneten iktidar partisi ve kadroları; Eğitimi tarafsız ve olması gereken bir gözle irdeleyip, sorunları belirleme ve bunlara ilişkin toplumsal uzlaşı şeklinde çözüm getirme ve bu bağlamda geleceğe yönelik eğitim politikaları oluşturma yolunda bir çaba göstermiş midir? Tabi ki hayır. İktidar Partisi eğitimin tamamını İmam Hatip okulları üzerinden kurgulamış, ihtiyaçtan fazla bu türde okullar açılmıştır. Ancak öğrenci tercih ve yoğunlaşma dilamması bu okullarda beklenen artışı gösterememiştir. Sık sık değişen bakanların yanında, eğitim sisteminde de 4+4+4 gibi ucube ve neyi hedeflediği belli olmayan bir sistem karmaşası içinde, okul öncesi eğitim adeta ötelenmiş, buralardaki eğitim zorunluluğu ve kalitesi her nedense tartışma konusu olmamıştır. Sınav odaklı eğitim paradigması; ‘Genç, dinamik, düşünen, sorgulayan, üreten dimağlara ket vurmuş, öğrencinin beceri, yetenek, ilgi ve düşünce biçimlerini öne çıkarmak yerine, onları ta ilkokul üçüncü sınıftan itibaren piyasacı eğitim anlayışının kucağına iten, deneme sınavı saçmalığıyla tanıştıran, çocuk ve gençlerin kendilerine ait yaşam ve hayallerini çalan bu eğitim anlayışı şimdiye kadar ne üretti?’ diye sorabilirsiniz. Daha düne kadar eğitimi Fetöcü terör örgütü paralelinde yürütenler, bugün onların boşluğunu çeşitli din tandanslı vakıf ve derneklerle götürmekte bir beis görmemektedirler. Düne kadar okul tür ve çeşitliliğini azaltmak için hamle yapanlar, bugün neye ve kime hizmet ettiği açık ve aleni olmayan, proje okulu safsatasıyla, milletin çocuklarını güya kaldırılan TEOG sınavı yerine LGS sınavına sokarak ve sadece sınavın ismini değiştirerek, öğrencileri kapasiteleri üzerinde zorlayarak sınav travması yaşatıp, sonuçta örtülü olarak özel okul teşviği haline getirmişlerdir. Proje okullarına yerleşen öğrenciler bile onuncu sınıftan itibaren bakanlığın eğitim kalite ve içeriğinden emin olmadıklarından, hani dün kapatılan dershaneler var ya, şimdi onların yerini Kurs Merkezleri aldı, işte oralara akın akın giderek eğitimin nasıl ticari bir meta haline getirildiğinin en somut göstergesini oluşturmaktadırlar. İşte bu sınav odaklı eğitim anlayışı; çocuk ve gençlerimizin, yetenek, beceri, ilgi, farkındalık ve düşünce çeşitliliğini geliştirme, uluslararası rekabette söz sahibi yapma, yaratıcı ve dinamik bir eğitim çıktısı yerine, bürokrasiye eleman devşiren, otoriteye bağlı ve itaatkar bir eğitim ana yüzüyle karşı karşıyayız. Ara yüzlerinde ise, idareci atamadan, ödül ve başarı belgesine, eğitim yatırımlarından, öğretmen kalitesine, öğretmen yetiştirme politikalarından, hizmet içi eğitime, Özlük haklarından, sendikal faaliyetlere, müfredat programlarından ders kitaplarına, bakanlığın birinci yardımcılığını yapan ilgili sendikanın gölge ve etkisini görmekteyiz.
Özellikle içinde bulunduğumuz yıl itibarıyla yapılan LGS sınavları ile TYT ve AYT sınavlarında, Türkiye eğitim gerçeği ve politikalarıyla yüzleşemeyen, kişilerin hazırladığı bilhassa Matematik testi sorularındaki zorluk derecesi, herhalde uygulamaya konan Hibrit eğitim paradigmasının göz kamaştırıcı sonucu olmalıdır. Uygulan Prusya modeli eğitim anlayışınızla öğrencilerin gülen yüzlerindeki ve parlak ve canlı bakışlarındaki umut ve hayalleri yok ettiniz. Bu popülist ve pragmatik eğitim anlayışını evetlemek mümkün değildir. Bu açıdan bizler, öğrencinin kendini yeniden üretmesini, yenilemesini ve özgürleşmesini, eleştirel, analitik, diyalektik ve yaratıcı düşünce yeteneklerini geliştirerek fark yaratmasını ve bu modele meydan okumasını destekliyoruz. Bu minvalde telafide bizler yokuz. Eğitimi yeniden en baştan ve yenilikçi teknolojilerle düşünmek ve geleceğe hazırlanmanın zamanı geçmiyor mu?