Taş olacaksınız taş!

Yazıyorum.
Olmuyor!

Anlatıyorum.
Olmuyor!

Duygularımızı paylaşıyorum.
Olmuyor!

Ne kadar yazarsam yazayım; 6 Şubat gecesi yaşadığımız o kıyamet anlarını sadece ‘deprem’ olarak geçiştirmek isteyenleri gördükçe avazım çıktığı kadar haykırmak istiyorum.

Vallahi çarpılacaksınız!
Billahi çarpılacaksınız!

Hiçbir şey yapamıyor musunuz?
Azıcık saygınız olsun bari!!!

Yüzbinlerce hemşerimiz evsiz-barksız.
Kaybettiklerimiz de en acı yönü!
Hatay da, işte o depremlerin en acı kenti!

Çocuklar ölmüş.
Anne-babalar ölmüş.
Yakınlar ölmüş.
Kimisi de ailece ölmüş!

Bundan daha açık nasıl anlatılabilir söyleyin de; olmazsa, sizin gibi bu işin uyutmaca bölümünden bakalım!

Çadırlarda kalanlar var.
Konteynerlerde kalanlar var.
Başka şehirlerde.
Bir yerlere savrulanlar var!

Hatta…
Yıkık-dökük evlerde kalanlar var!

Çaresizlik nedir bilir misiniz?
Deprem bölgelerini gezin de görün!

Elbette ki, sizin deyiminizle ‘Hayat devam ediyor’ ama hayatın nasıl devam ettiğini gelin bize sorun.

Gelin, çadırlarda yaşayın!
Gelin, molozların arasında yaşayın!
Gelin, enkazların arasında yaşayın!
Gelin, yakınlarınızın yokluğunda yaşayın!

Bundan sonra ne olacak?
İşte bütün mesele bu!

İnanın; buradaki insanlar daha yas’ını bile tutamamışken, seçim malzemesi olmanın şaşkınlığını yaşıyor.

Nasıl bir ruh hali bu ya?
Taş olacaksınız taş!

Ne ara bu kadar insanlığımızı yitirdik?
Asıl, bunun sorgulanması gerek!!!

Enkazlardan yankılanan, ‘Kimse yok muuuuu?’ sorusu, 84 gündür hala kulaklarımızda çınlıyor.

Nokta!